Karadeniz’de çirkin bir oyun tezgâhlanıyor; Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı askeri harekât, masum insanların yerlerinden ayrılması, yaralanması ve öldürülmesi açısından son derece üzücüdür. Ancak bu çirkin oyunu hazırlayanları tanımadan, sadece Rusya’ya yüklenmek de yanlıştır.
Sovyetler Birliği tarafından NATO’nun doğuya doğru genişlememesi ilgililere bildirilmiş ve ABD yönetimleri de bu konuyu olumlu karşılayarak, söz vermişlerdir. Gerçi ABD yönetimlerinin verdiği sözlerin hep havada kaldığı da bilinmektedir. Bugün eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ni oluşturan Estonya, Letonya, Litvanya ile eski Varşova Paktı üyesi ülkeler NATO üyeliğine alındılar. Ayrıca bazıları Avrupa Birliği’ne de üye yapıldı. Bu ülkelere NATO tarafından güçlü silah sistemleri ve füzeler yerleştirildi.
ABD’nin, Gürcistan ile Ukrayna’yı da NATO üyesi yapmak için çalıştığı bilinmektedir; böylece Karadeniz bir NATO gölü durumuna getirilecektir. Bunun üzerine Rusya, haklı olarak kendi güvenliği için buna karşı çıktı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın Ukrayna’yı terk etmesini, NATO’nun 1997 öncesi sınırlara çekilmesini ve NATO silahlarının Rus sınırları çevresinden sökülmesini istedi. Bu haklı istekler kabul görmedi.
2008 yılında Rusya ile Gürcistan arasında gerilim yaşanmış ve sonra askeri harekât başlamıştı. Abhazya ve Güney Osetya, Gürcistan’dan kopmuş, ardından bağımsızlıklarını ilan etmişler ve hemen Rusya tarafından tanınmışlardı. Rusya, 2014 yılında kendisi için büyük stratejik öneme sahip Kırım Yarımadası’nı kendi topraklarına katmıştı. Geçtiğimiz günlerde Donbas Bölgesi’nde yer alan Donetsk ve Luhansk, Ukrayna’dan ayrılarak, bağımsızlıklarını ilan ettiler ve ardından Rusya 21 Şubat Pazartesi günü bu iki ülkeyi tanıdı. 22 Şubat Salı günü Rus ordusu, Ukrayna’ya karşı havadan ve karadan askeri harekâta başladı. Rusya bu harekâtta amaçlarının işgal olmadığını, hedeflere ulaşılınca işgal ettiği topraklardan geri çekileceğini açıklayarak, ateşkes ve barış yolunu açık tutmuştur.
Günlerdir Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağı propagandasını yapan ve Ukrayna’yı savunma iddiasında olan NATO, savaş başlayınca hiç oralı olmadı sadece kınama yaparak işi geçiştirmeye çalıştı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski: “Batı dünyası bizi yalnız bıraktı, kimse bizim için savaşmak istemiyor. Bizi NATO’ya almak istemiyorlar, güvenlik garantisi vermekten bile korkuyorlar” diyerek gelinen durumu özetledi. NATO ise şu gerekçeye sığındı: ‘Ukrayna NATO üyesi değildir. Bu nedenle antlaşmanın 5. maddesini işletip Ukrayna’yı korumaya alamayız.’
NATO’nun bu söylemi doğrudur ancak Afganistan, Irak, Suriye, Libya NATO üyesi değildi ama bu ülkelerde yüz binlerce insan öldürüldü, yaralandı, sakat kaldı, evsiz, yurtsuz bırakıldı. Şimdi Ukrayna’ya gelince antlaşmanın 5. maddesini anımsamak ya Rusya’dan çekindiklerini göstermektedir, ya da diğer ülkelerde yaptıklarının haydutluk olduğu ortaya çıkmaktadır.
NATO, ABD ve Batı, tarihte hiçbir zaman masum ve mazlum uluslar için kendilerini tehlikeye atmamıştır, kendi vatandaşlarının kanını dökmemiştir. Bugün Ukrayna için çaba harcayacaklarını düşünmek tam anlamıyla saflıktır. Tarih bilmeyen ve ABD’nin oyuncağı olan Ukrayna Cumhurbaşkanı, halkını büyük bir felakete sürüklemiştir. Bu olaydan Ukrayna halkı belki ders almıştır ama artık vakit çok geçtir. ABD’nin oyunlarıyla, turuncu devrimlerle ülkenin başına getirdikleri komedyen, Ukrayna’ya pahalıya patlamıştır. Olan masum ama bilinçsiz Ukrayna halkına olmuştur; ABD yanlıları zaten ülkeden kaçmışlardır. NATO’nun dolayısıyla ABD’nin peşine takılmanın, devletleri nereye götüreceği artık anlaşılmış olmalıdır.
Bugün yaşanan olaylar nedeniyle ülkemizde Amerikan yanlısı medya sayesinde Vladimir Putin düşmanlığı görülmekte, uluslararası hukuk ve işgal söylemleri ortalıkta dolaşmaktadır. ABD’nin binlerce kilometre uzağındaki Karadeniz’de güvenlik endişesi sorgulanmamaktadır. Ancak Rusya’nın yanındaki Ukrayna’da güvenlik endişesinin uluslararası hukuka aykırı olması söylemleri, akıl ve bilinç tutulması olarak açıklanabilir.
Ukrayna olayının ülkemizi ilgilendiren boyutu özellikle bir güvenlik problemi olarak Karadeniz’dir. ABD’nin bir süredir NATO aracılığıyla Türkiye’yi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yumuşatmaya zorladığı bilinmektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin doğurduğu statünün korunması, bölgeyi etkileyecek savaş riskini azaltması bakımından Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Batı ile ilişkileri iyi ve dengeli tutarak ulusal çıkarlarımızı korumalıdır. Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesine uygun olarak, tarafsız bir siyaset izlemelidir. Bunun yanında Montrö’yü savundukları için haklarında dava açılan amirallerden özür dilenmelidir. Bir özür de Montrö’yü savunan amirallere “zevzek” diyen, başbakan olma hayalindeki siyasetçiden beklenmelidir.
Suay Karaman / 28 Şubat 2022