İnsanoğlu, içgüdüsel özelliğinin yanısıra varlığının farkında olan, çevresini gözlemleme ve muhakeme yetisi olan tek canlıdır.
Bireylerin yaşamsal süreçte edindiği eğitim, kültür, sosyal hayatta yer bulabilme ve bir statü kazanma kabiliyeti, bireysel konumunu, özgüven duygusunu, dolayısıyla sorgulama cesaretini güçlendirir ve hayatını medeni bir canlı olarak idame ettirmesini sağlar..
Bu şansı elde edemeyerek bunun tam tersi bir yaşamsal sürece sürüklenen bireyler; içgüdüsel refleksle hareket etme, oportünist yaşamı benimseme, bunun önünü açan bir güce biat etme, bunu muhafaza edebilmek için cemaatleşme ve koloni halinde yaşama, bu yaşamı tabularla koruma ve bunu ortadan kaldırma tehlikesi olan diğer yaşam şekline potansiyel düşman olma yolunu seçerler..
Çünkü bu onların ayakta kalabilmeleri için tek şanslarıdır..
Her türlü tabuyu reddeden ve dolayısıyla primitif yaşam tarzlarını sona erdirecek olan laik Cumhuriyet rejimi ve bunun temelini oluşturan demokratik yönetim tarzı ile bu rejimin gelişmesini ve köklü hale gelmesini temin eden müspet bilimler bu yüzden en büyük hedefleridir..
Primitif yaşam tarzını kader kabul etmiş olan böylesi toplumları çıkarlarının önüne koyarak konsolide eden ve kullanan siyasi ya da terör amaçlı provakatif istismarcı unsurları da gözardı etmemek gerekir..
Bu durumu ve bu hale gelmiş insanları yadırgamak ve dışlamak yerine makus bir kader haline gelmiş bu bataklıktan kurtarmak en doğru olan seçenektir. Bu ise şartlı bir refleksle hareket halinde koşan bir toplumun önünde ‘durun’ diye kol açarak olmaz. Aksi halde üzerinizden geçer giderler. Ancak böyle bir yapının içine girerek, diyalog başlatarak, başka bir hayatın varlığını göstererek, ellerinden tutup kader haline gelmiş olan hayattan çekip alarak, tabuları yıkarak ve iyi niyetle yardımcı olarak mümkündür..
Burada gönüllüler ordusuna, kurulacak çok sayıda sivil toplum örgütüne, medeni medya kuruluşlarına, bunu ülke politikası haline getirecek siyasetçi ve siyasi partilere ihtiyaç vardır..
Böylesi hassas bir konunun, bilimsel olmayan saldırgan bir anlayış içinde kesinlikle sosyolojik bir çatışmaya dönüşeceği ve bunun da başta terör unsurları olmak üzere işgalci ve sömürgeci ülkelerin işine geleceği unutulmamalıdır..
Kıssadan hisse..
Dr. Vecdet Öz