Saray’ın, eski Komünist, yeni çok zengin bülbülü Mehmet Uçum, sahibinin çözüm süreci ile ilgili düşüncesini açıkladı;
Türk Askerini-Polisini-Vatandaşlarını öldüren, çoğu cezaevinde olan yaklaşık 9.000 katilin salıverilmesi için bulunan formül “Şeyh Said İsyanı” sonrası uygulanan formül!
Cumhuriyet’in ilanına, reformlarına, Ulus Devlete ve Üniter yapıya karşı çıkarak “Şeriat ve Bağımsız Kürt Devleti” isteğiyle başlatılan geniş çaplı ve askerlerimizin öldürüldüğü bir ayaklanmadır, Rus ve İngiliz destekli bir isyan hareketidir, Şeyh Said İsyanı.
İsyancılar, medreselerin kapatılmasına karşı çıkmışlar, Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılmasını istemişler, yeni Cumhuriyet rejiminin dini duyguları rencide ettiği gerekçesiyle, yeni rejimin ahlaksızlık getirdiğini iddia etmişlerdir.
İsyanı örgütleyen esas yapı, “Azadi Örgütüdür.”
İsyan bastırılmış ve TBMM’de “Takrir-i Sükûn” kanunu kabul edilmiş ve İstiklal Mahkemelerinin yetkileri arttırılmıştır.
İsyan bastırıldıktan sonra, 1239 Sayılı Kanun çıkarılarak, “Özel Af” ilan edilmiştir. Daha sonra, İstiklal Mahkemeleri, isyanın tüm kalıntılarını temizlemiştir.
Aziz Türk Milleti;
Şeyh Said denilen şarlatan, “Şubat-Nisan 1925” isyanı için gerekçe olarak ne gösteriyordu?
–Cumhuriyet İlanına karşı idiler. Şeriat istiyorlardı. Ulus Devlete ve Üniter Yapıya karşı idiler. Türkiye’nin İngiltere-ABD planına uygun parçalanmasını istediler!
-PKK Narko-Terör Örgütü, ABD-İSRAİL Projesiyle Türkiye’den ne istiyor?
PKK’nın silah bırakma yalanı karşılığında ne istediklerini, kamuya açık yayınladıkları mektuplarında görmedik mi? Ne diyorlardı?
Lozan Antlaşmasını ve 1924 Anayasasını kabul etmiyoruz. Türk Devleti Kürtlere soykırım uygulamıştır. Biz de “Kurucu Statü” istiyoruz. Eşit Yurttaşlık-Ana dil Kürtçe ve Arapçanın resmi dil olmasını istiyoruz.
Aradan 100 Yıl geçmiş, yine aynı sözler, aynı talepler!
Defalarca söyledik. Bu ülkenin sınırları, kanla çizilmiştir. Ancak yine kanla değişir. Yer yüzünde son Türk ölmeden de değişmez…
1925’te denediler, sonları darağacı oldu!
Yıllardır uğraşıyorlar, bir “Pakize Ana” alayını rezil etti! Sonlarını göreceğiz.
Bu kez “İstiklal Mahkemeleri” de yok. Gerek de yok zaten.
Yolsuzluklar, hırsızlıklar, soygunlar YÜCE DİVAN’DA yargılanacak.
Vatan toprağını peşkeş çekenler, emperyalist devletlere casusluk edenler,
DİVAN-I HARP’te yargılanacaklar.
Cumhur İttifakı Liderleri, Naim Babüroğlu’nun yazısındaki şu sözü çerçeveletip duvarlarına assınlar, her gün okusunlar!
“Tarih, nankör değildir, bir hizmeti asla unutmaz.
Ama Tarih acımasızdır, her ihaneti kaydeder…
Sağlık ve başarı dileklerimle
18 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
SIRA HANGİSİNDE!
Senaryosunu Sayın Necef Uğurlu’nun yazdığı enfes bir komedidir “Döngel Kârhanesi.” Necef Uğurlu 2005 yılında sinemaya uyarlanan bu film ile bugünleri görmüş ve senaryosunu yazmış.
Filmde, bankadan kredi alan bir Genelev sahibi borcunu ödeyemeyince banka işletmesine el koyar. Banka batınca da TMSF, Genelevi yönetmek üzere bir devlet memuru tayin eder ve film komik olaylarla devam eder.
Erdoğan-Bahçeli Yönetimi de, adım-adım Necef Uğurlu’nun senaryosunun benzerini yaşamaya başladı!
Cemaat denen FETÖ/PYD yi (Fethullah Terör Örgütü ve Paralel Devlet Yapılanması) devletin içine bizzat Erdoğan yerleştirdi.
11 yıl 11 ay boyunca her gün koyun-koyuna oldular. Türk Ordusunun Komutanlarına kumpas kurup zindana kapatmaktan, PKK Narko-Terör Örgütü ile anlaşıp, Türkiye’yi bomba ve silah deposu haline getirmeye kadar her işi birlikte yaptılar.
17/25 Aralık 2013 tarihinde Erdoğan ve Cemaat kavgaya başlayınca, Erdoğan devletin tüm gücüyle cemaate saldırmaya başladı. İnlerine gireceğiz dedi. Katiller-haşhaşinler-casuslar-vatan hainleri dedi.
Davalar açıldı, Cemaate selam verenler bile hapse atıldı.
Cemaate “Ne istediler de vermedim” deyip suç ortaklığını itiraf eden Erdoğan’ın kızgınlığı bir türlü bitmiyordu!
Önce Cemaatin medya gruplarına baskın yapıldı. Hukuk Devletinde olmayan el koymalar, şirketlerin üzerine çökmeler gerçekleştirildi. Binlerce suçsuz insan işten atıldı. On binlerce polis sürüldü. Cemaatin finans kuruluşlarına el konuldu. Bunların hepsi ya kapatıldı, ya da ucuza yandaşlara peşkeş çekildi.
Bu el koymalar o kadar sulandırıldı ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin namusu demek olan tapular delik deşik oldu…
En sonunda Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliği, çikolata ve ekmekleriyle ünlü
bir pastaneye el koyarak kayyım atadı! Bir yerde de Apartmana kayyım atanmıştı!
Yakında pavyonlara, kerhanelere el koyarlarsa hiç şaşırmayalım…
Beni şaşırtan şudur;
Bazıları var ki, aşağıdaki fıkradaki sarışın gibi başlarına neler geleceğini göremiyor. Örneğin CHP Yönetimi;
Hem Atatürk’ün kurduğu partiyiz diyeceksiniz, hem de bizzat milletvekilleriniz Atatürk’ün hatırasına hakaret edecekler. Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, kaçıncı defadır, Atatürk’e hakaret ediyor, kimsenin bir şey söylediği yok!
Böyle giderse CHP’yi çok sıkıntılar bekliyor!
Profesör, üç kız öğrencisine “Durum Değerlendirme” sınavı için sormuş;
Okyanusun ortasında tek başınıza bir sandaldasınız. Üzerinize doğru bir gemi dolusu gözü dönmüş erkek geliyor. Bu durumda sorunu çözmek için ne yaparsınız?
Önce kumral kız cevap vermiş;
-Bu durumda hemen küreklere asılıp gemiden uzaklaşmaya çalışırım!
Sonra esmer kız yanıt vermiş:
-Bu durumda geminin gelmesini beklerim ve yanımdan hiç ayırmadığım bıçağımla kendimi savunurum!
Sonunda sıra sarışına gelmiş:
-Durumu anladım da Hocam, sorun ne onu anlayamadım…
Sorunu hala anlayamadın Özgür Özel…
Sağlık ve başarı dileklerimle
17 Kasım 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
