İçinde her türlü meyve sebze yetiştirdiğiniz büyükçe bir bahçeniz var.
Emek, para, zaman harcayıp yetiştirdiklerinizi, bahçenize dadanan hırsızlardan korumak için bekçilik yapacak birini işe alıyorsunuz.
Bekçi olarak işe aldığınız adam, komşu bahçedeki katil-hırsız-kaçakçılarla işbirliği yaparsa, onu işte tutmaya devam eder misiniz?
Bekçi olarak işe aldığınız adam, sizin bahçenizdeki kulübesine sapık adamları toplayıp sizin çocuklarınızın üzerine saldırtmaya başlarsa, onu çalıştırarak para ödemeye devam eder misiniz?
Elbette ki etmezsiniz!
Peki, içinde yaşadığınız, ekmeğini yediğiniz, suyunu içtiğiniz, havasını soluduğunuz, her türlü nimetinden yararlandığınız cennet vatanınız, sizin o küçücük bahçenizden daha mı değersiz ki, başarısızlığı-kötü niyeti- ahlaki değer eksikliği bulunan adamlar çalışan kişileri hala işbaşında tutmaya devam ediyorsunuz?
İnsanları yerinde kilitleyen, eyleme geçmekten alıkoyan “Kalleş soru” şudur;
“Tamam da ben tek başıma ne yapabilirim? Ya başıma bir şey gelirse, ya beni de tutuklarlarsa?”
İşte bu soruyu sorduğunuz an, mücadeleyi baştan kaybettiniz demektir!
O andan itibaren siz, haklarını-sorumluluklarını Anayasadan alan bilinçli bir birey olmak yerine, tebaa-ümmet-köle olmaya aday hale gelirsiniz…
-Tek başıma ben ne yapabilirim?
Çok şey yapabilirsiniz. Faşist dikta yönetimine bir daha oy vermeyeceğinizi çeşitli şekillerde duyurabilirsiniz. Sizin gibi düşünenlerle bir araya gelip, hala uyanmamakta ısrar edenleri uyandırmaya, gerçekleri anlatmaya, onlara doğru yolu göstermeye başlayabilirsiniz.
Anayasadan kaynaklanan “Demokratik Direnme” hakkınızı kullanabilirsiniz.
Verdiğiniz oya ihanet edip, faşist diktaya baston olan partinizden istifa edebilirsiniz.
Faşist Dikta mensuplarına, çevrenizdeki Belediye Meclis üyelerinden İl Başkanlarına, Milletvekillerinden Bakanlara kadar tanıdığınız olanlara, yüzlerine karşı “Yapamadınız, beceremediniz, bırakıp gidin” diye söylenebilirsiniz…
-Ya başıma bir şey gelirse?
Başınıza gelecek olanlar çoktan geldi ama siz farkında bile değilsiniz.
Çağdaş ve hür dünyadan koparılmak üzeresiniz. Böyle devam ederse yakında hepimiz “Federe İslam Devletinin” ümmeti olacağız. Gözünüz gibi sevip koruduğunuz çocuklarınızın geleceği çalınıyor, farkında değil misiniz?
23 yılda toplam dış-iç borcumuz tam DÖRT kat arttı, görmüyor musunuz?
Doğan her yavru artık dört kat daha borçlu doğuyor, anlamıyor musunuz?
Sanayi durma noktasına gelmiş, tarım felç halde, insanımızın büyük bir kısmı borç batağına sokulmuş, işsizlik sürekli artıyor!
Anayasa rafa kaldırılmış, olağanüstü hal bile istismar edilmiştir.
Baştan beri yanlış olan ve hala yanlış devam edilen Suriye politikası sonucu, Türk Askeri, Özgür Suriye Ordusu denen bir güruhun koruması konumuna getirilmiş! Her gün onlarca vatan evladı şehit oluyor, onlarcası sakat kalıyor.
Ne uğruna?
-Ya beni de tutuklarlarsa?
Zaten şu an tutuklu durumundasın ama hiç merak etme cezaevleri ağzına kadar dolu! Sen susmaya devam edersen Türk Vatanının tamamı Cezaevi olmaya devam edecek! Hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet almış yürümüş. Faşist diktayı eleştirecek bir-iki tane gazete kalmış!
Bu durumda içerde olsan ne olur, dışarda kalsan ne olur be aziz milletim?
Gerçekten bizler, tüm emperyalist devletlere karşı savaşıp Türk Devletini kuran o mübarek neslin çocukları mıyız? Ne oldu bizlere? Vatanı için, demokrasi için, özgürlük, aydınlık için mücadele etmekten çekinmeyen bizlere ne oldu?
Osmanlı zamanında orduya “Poşu” denen ve başa sarılan bezden gerekmiş.
Sadrazam, Şam Valisine “Derhal on bin adet poşu gönderin” diye emreden bir yazı göndermiş.
İletişim bu günkü gibi olmadığı için, telgraf aktarmalı olarak Şam’a ulaşıncaya kadar şu hale gelmiş; “Derhal on bin adet puşt gönderin!”
Emri alan Vali Paşa, adamlarına emri iletmiş ve “Tiz on bin puşt bulunup payitahta gönderile” demiş!
Uzatmayalım, tüm Arap yarımadasından on bin puşt bulunup, İstanbul’a doğru yola çıkarılmışlar!
Sadrazam, on bin kişilik bir gücün üzerlerine doğru geldiğini öğrenince, orduyla önlerini kesmiş ve “Kimsiz, ne istersiz” diye sormuş. Kafilenin başındaki komutan anlatınca, yanlışlık anlaşılmış ve Sadrazam şu emri vermiş; “Bunlar bir arada tutulmayacak ve cümlesi Osmanlı topraklarına dağıtılacak, de haydi!”
O günden bu güne bu puştlar çok mu üredi? Yoksa bizler mi azınlığa düştük?
Sağlık ve başarı dileklerimle
15 Nisan 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
SİRKAT / GANAV / THİEF
Türkçedeki HIRSIZ kelimesinin karşılığı Arapçada SİRKAT, İbranice GANAV, İngilizcesi THİEF kelimeleridir. Hırsız kelimesinin başka dillerdeki karşılıklarını yazmak elbette mümkündür. Fakat, AKP yönetiminin
“EMİR ve KOMUTA MERKEZİNDE” bu ÜÇ DİL kullanılır.
AKP’ye verilen talimatlar genelde bu üç dilde yazılır ve anında yerine getirilir!
HIRSIZ nitelemesine gelince!
AKP’nin kendisini AK PARTİ olarak tanıtma ısrarının nedeni, haklarındaki YOLSUZLUK-HIRSIZLIK-SOYGUN iddialarını unutturmak için yapılan basit bir algı operasyonu uygulamasıdır.
Bir Siyasi Parti gerçekten AK olduğunu iddia ediyorsa, hesap verebilir olmalı, yolsuzluklar kimler tarafından yapılırsa yapılsın, mutlaka üzerine gidebilmeli ve Yargının çalışması için gerekli ortamı hazırlaması gerekmektedir.
AKP’nin AK ve DÜRÜST olmadığının en önemli belgesi, 23 yıl boyunca AKP Hükümetleri tarafından Türk Yargısına BİR ADET Yolsuzluk ihbarı ve BAŞVURUSU yapılmamasıdır.
AKP Yönetimi KENDİ HIRSIZLARINI gözetmekte ve bu sülük takımını Yargıya karşı korumakta, YOLSUZLUK İHBARINI belgeleriyle ortaya koyan dürüst bürokratları, bir suç yaratarak hapse attırmaktadır. Anadolu deyişiyle, AKP
taşları bağlamakta, köpekleri serbest bırakmaktadır…
Gürkan AKGÜN; İBB Genel Sekreter Yardımcısı (Silivri’de TUTUKLU)
Sayın Akgün, İBB tarafından (AKP DÖNEMİNDE) onaylanan 130 Büyük İnşaat Projesini Uzmanlara inceletmiş, belgelemiş, raporlamış ve şu sonucu
Türk Milletine açıklamıştır;
-139 İnşaat Projesinde, AKP Yandaşı Müteahhit Çetelerinin elde ettikleri
HAKSIZ RANT (AVANTA); 1 Trilyon 486 Milyar 900 Milyon 741 Bin 243 TL
-Bu soygunun 2022 yılı Dolar Ortalamasına göre ederi; 85 MİLYAR DOLAR.
-Bu Hırsızlık, İBB’NİN BÜTÇESİNDEN tam 21 KAT BÜYÜKTÜR.
-Bu Hırsızlık 2025 yılı dolar fiyatına göre İBB Bütçesinden 43 KAT BÜYÜKTÜR. Yani soymuşlar, dönüp bir daha soymuşlar! Tam 43 kez soymuşlar!
Peki Gürkan Bey, bu hırsızlığı ortaya çıkardı da ne oldu?
Gürkan Akgün ve ona İNCELE talimatı veren İBB Başkanı İmamoğlu ile ZİNDANA atıldılar!
Sedat Peker’in “Sana tasma takıp dolaştıracağım Süslü Süleyman” dediği
İçişleri Eski Bakanı Süleyman Soylu, yolsuzluk dosyalarını aldırdı ve üzerlerine oturdu. O günden beri dosyalarda hiçbir hareket yok…
Çünkü hırsızların tamamı, AKP-MHP-HÜDA PAR ve DEM hırsızlarıdır.
DOĞRU Parti olarak bir kurulduğumuz 26 Ağustos 2020 yılından beri
Türk Milletine diyoruz ki; Biz Devr-i Sabık yaratıp, hukuk önünde hesap soracağız. Kim ki Türk Milletinin parasını çalmış, hırsızların mevkii-makamı- hangi ülkede olursa olsun, o para geri alınıp Hazineye teslim edilecektir.
İddia ile Türk Milletine söz veriyoruz ki;
Bu hesap sorma işini DOĞRU Partiden başka hiçbir parti yapamaz!
Bu işi yapacak partide iki özellik olmalıdır.
-Dürüst olmalı ve geçmişinde tek çöp olmamalıdır.
-Allah’tan ve Türk Milletinden başka kimseden korkmayacak kadar yürekli olmalıdır.
DOĞRU Partiden başka hiçbir partinin bu işi yapamayacağını, seçim ortamına geçtiğimizde tek-tek Türk Milletine anlatacağız…
Hiçbir şey gizli kalmayacak! Kim Türk Milletinden yana, kim HAİN, kim HIRSIZ belli olacak. Türk Milleti bunu mutlaka görecektir…
Not; 12 Nisan Cumartesi günü Sakarya İl Kongremizi gerçekleştirdik.
DOĞRU Parti olarak Türk Vatanının her iline-ilçesine doğruluk-dürüstlük tohumu atıyoruz. Bu tohumlar BİR’E, BİN vermektedir. Çünkü bu tohumun adı ATATÜRK TOHUMUDUR…
Sağlık ve başarı dileklerimle
14 Nisan 2025
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
