İRAN-İSRAİL SAVAŞININ ARKA PLANI VE MÜTEAKİP SAVAŞIN ZAMANI

turker-erturk-kimdir-nereli-kac-yasinda-neden-gundem-oldu-8Fkr-1024x576

Savaş; İsrail’in 12 Haziran 2025’te İran’ın nükleer programını ve rejim altyapısını hedef alan Yükselen Aslan Operasyonu ile başladı. İsrail ve desteğini aldığı ABD açısından savaşın siyasi hedefi; kısa vadede İran’da rejimi çökertmek ve ülkeyi kaosa itmek, orta ve uzun vadede ise Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında bölgenin yeni siyasi haritasını çizmekti.

Bu siyasi hedefe ulaşmak için tespit edilen askeri ve fiziki hedefler;

  1. İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini yok etmek,
  2. Bu kapasite için çalışan bilim insanlarını ve teknik elemanları ortadan kaldırmak,
  3. Balistik füze üretim tesislerine, stoklarına ve fırlatıcılarına kayıp ve hasar verdirmek,
  4. Operasyonun başlaması ile eş güdümlü olarak komuta zincirine suikastlar düzenlemek,
  5. Vekil güçlerin destekleme kapasitesini zayıflatmak,
  6. Rejimin koruyucusu durumunda olan İslam Devrimi Muhafızları Ordusuna (SEPAH) ve Besic Direniş Gücü’ne darbe vurmak,
  7. Propaganda ve Beşinci Kol Faaliyetleriyle halk ayaklanmasını tetiklemek,
  8. Mümkün olursa Rıza Pehlevi’nin İran’a dönüşü için elverişli koşulların önünü açmak,
  9. Nihai olarak Irak, Libya ve Suriye’de yapılanlar gibi yeni bir siyasi harita çizebilmenin iklimini yaratmaktı.

Nükleer Zenginleştirme Bahane

Resmi ifadelerde ise savaş; İran’ın artan uranyum zenginleştirme faaliyetleri ve nükleer silaha sahip olma tutkusu yüzünden başlatıldı. Tabii ki; BOP kapsamında Irak, Libya ve Suriye’de yaptıklarımızı İran’da da yapmayı planlıyoruz diyemezlerdi. İran’ın nükleer programı sadece bahaneydi; hem dünya kamuoyu hem de kendi kamuoylarını arkalarına alabilmek için. Gerçekten sorun nükleer silaha sahip olma tutkusuyla tetiklenen nükleer zenginleştirme olsaydı; 2015’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) ve Almanya ile İran arasında yapılan nükleer zenginleştirmeyi yüzde 3.5 eşiğinde tutan ve kontrol altına alan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), 2018’de Trump tarafından sabote edilmezdi. Yani amaç kesinlikle ABD ve İsrail’in söylediği gibi değildi. Bu vesile ile BOP’a odaklı bölgenin yeni siyasi haritasını çizmek olan gizil hedeflerini saklamak, yıllardır sürdürülen ambargolarla muhtemel operasyon öncesi İran’ı zayıflatmak ve halkı rejime karşı tetiklemekti.

Ortadoğu’nun 11 Eylül’ü olan Aksa Tufanı saldırısı sonrası İsrail; başlattığı operasyonlarla İran’ın İran dışındaki tüm vekil güçlerini  (Hamas, İslami Cihad, Haşdi Şabi, Hizbullah ve Ensarullah) ortadan kaldırdı ve zayıflattı. Ayrıca; İran’ın destek aldığı Suriye’de rejim değişikliğini kotardı, kendisine müzahir duruma getirdi ve şimdi de İbrahim Anlaşmaları’na dahil ediyor. Bu radikal gelişmeden sonra İran artık İsrail için ana hedefti, vakit geçirilmemeliydi ve bu tarihi fırsat kaçırılmamalıydı.

Halk İsyanı Gerçekleştirilemedi

İsrail’in, İran’ın Natanz, Fordow ve İsfahan’daki nükleer tesislerine, enerji altyapısına ve Devrim Muhafızları (IRGC) hedeflerine hava saldırıları ile başlattığı savaşa ABD, 21-22 Haziran’da İran’ın nükleer tesislerine B-2 bombardıman uçaklarıyla saldırarak katıldı. İran da buna karşılık olarak; dünya petrolünün yüzde 20’sinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği tehdidini ortaya koydu ve ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) bulunduğu Katar’a savaşı tırmandırmamak ama müteakiben kendisine yönelik saldırıları caydırabilmek ve psikolojik olarak itibarını koruyabilmek için bir misilleme yaptı.

Ateşkesin belirleyicisi; İsrail’e rağmen Trump oldu. İran’ın güçlü direnç göstermesi, rejimin kolaylıkla çökmeyeceğinin anlaşılması, halkı isyana teşvik etme çabalarının ters teptiği ülkede halkı isyana götürebilecek güçlü bir muhalefet blokunun ve liderinin olmaması, Farslardan bile çok olan Türklerin İran’a sahibiyet göstermesi, savaşın uzun sürüp, bölgeselleşebileceği ve hatta küreselleşme tehlikesinin olması, ABD ve özellikle Cumhuriyetçi Parti içindeki ve seçmenlerindeki savaşa karşıt tutum, petrol fiyatlarında yukarıya doğru hareketlenmesi ile Çin ve Rusya’nın İran’ı desteklemesi; Trump’ın savaşı bitirme kararı vermesinde etkili oldu.

İsrail Yönetimi Ateşkes İçin Ne Diyor?

Savaş küresel enerji piyasalarını sarsarak petrol fiyatlarını 90 dolar/varil seviyesine yükseltti, ancak ateşkes sonrası Brent Petrol 67 dolar/varile geriledi. Aynı değişim doğalgaz fiyatlarında da gözlemlendi.

İsrail, ateşkesten memnun değil. İsrail’in yasama organı durumunda olan Knesset üyesi Avigdor Liberman; “Ateşkesin acı bir sonuç olduğunu, rejimin teslimiyeti yerine müzakerelerin İran’ı güçlendirebileceğini” savundu ve “Net bir anlaşma olmazsa 2-3 yıl içinde daha kötü koşullarda yeni bir savaşın kaçınılmaz olduğunu” belirtti.

İran Yaralı Aslan Durumuna Geldi

Sonuç olarak; İran’a karşı yapılan bu savaş siyasi hedeflerine ulaşamadan bitirilmek zorunda kalındı. Hatta açıkça ilan edilen “İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini yok etmek” hedefine ulaşıldığı bile belirsiz. Çünkü; İran’ın saldırı öncesi zenginleştirilmiş uranyumu başka bir yere intikal ettirdiği yolunda güçlü şüpheler ve emareler var. Ayrıca bu saldırı; “nükleer silaha sahip olması İran’ın bekası için yaşamsaldır” kanaatinin oluşmasını güçlendirdi. İsrail tarafının değerlendirmesine göre İran tarafı; yaralı aslan durumuna geldi ve daha da tehlikeli oldu. Yani savaş kaçınılmaz.

Türkiye’yi yöneten iktidar; ne yazık ki durumun vahametinin farkındalığına sahip değil. BOP kapsamında siyasi haritası değiştirilecek ülkelerin başında geliyor Türkiye. Ama Türkiye’yi yöneten, yönetirken de felakete her gün daha fazla sürükleyen iktidar; 23 yıldır BOP’un değirmenine su taşıdı ve hizmet etti. Koltuğa endeksli açılım ve yeni anayasa; BOP kapsamında Türkiye’de yeni bir siyasi harita çizmek, iktidara verilecek destek kapsamında okyanus ötesinde dikilen elbisenin, yani deli gömleğinin Türkiye’ye giydirilme operasyonudur.

Büyüğüm ve dostum Güran Tatlıoğlu’nun Sonçağ Kültür Yayınevi’nden piyasaya yeni çıkan “Magna Carta Yaşıyor Mu?” adlı kitabını okumanızı öneririm.

Türker Ertürk

Exit mobile version