“Şeytanın zaferi için gereken tek şey, iyi adamların hiçbir şey yapmamasıdır” (S. Şenermen)
Demokrasi çok narin fakat şimdiye kadar daha iyisi bulunmamış bir çiçek gibidir.
Demokratik rejimde yaşamak isteyenler, bu güzel çiçeğe haftanın yedi günü, yirmi dört saat bakmak, korumak, beslemek zorundadır.
Büyük Atatürk’ün Türk Milletine armağan ettiği “uygar yaşam” demek olan Cumhuriyeti mükemmel bir çerçeve olarak kabul edersek, bize düşen görev bu çerçevenin içini, çağdaş-laik-sosyal ve hukuk devleti olan, gelişmiş ülkelerdeki demokratik standartlara ulaşmış katılımcı demokratik rejimle doldurmak ve bu şahane tabloyu gelecek nesillerimize bırakmaktır.
İşte o zaman, bağımsız ve birarada kardeşçe yaşamayı becermiş, millet olmayı özümsemiş, özgürlükleriyle, bilimle, çalışmayla zenginleşmiş, hür dünyanın itibar ettiği “Demokratik Cumhuriyet” ile yönetilen bir devlet oluruz.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada “Bağımsız Devlet” olarak yaşayabilmek çok zordur. Atatürk’ün önderliğindeki Türk Milleti, dünyanın tüm emperyalist devletlerin en güçlü ordularıyla savaşarak bağımsızlığını elde etmiş, halkının çoğunluğu Müslüman olan tek devlettir. Bunu da büyük ölçüde, “Ulus Devlet” olmamıza ve “Üniter Yapıyı” korumamıza borçluyuz.
Son 22 yılda Demokratik Cumhuriyetimiz, Siyasal Ümmetçiler tarafından saldırıya uğradı.
Bu saldırı her gün sinsice devam ediyor. Şeytanın zaferi için bir adım kaldı!
O adımı da sözde “Yeni ve Sivil Anayasa” tuzağı ile atıp, kendilerine verilen görevi tamamlamış elemanların rahatlığıyla, sahiplerinin yanına kaçacaklar!
Elbette ki bu duruma gelmemizde AKP iktidarı kadar, Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmış muhalefetin de rolü vardır.
Türkiye’nin son 22 yılında ülke yönetiminde iktidar-muhalefet olarak bulunan Genel Başkanlara baktığımızda, şunları net olarak görüyoruz.
İktidar kanadında Erdoğan ve Bahçeli, muhalefeti ise Kılıçdaroğlu ve Akşener var.
Bu kişilerin hiçbiri binlerce yıllık Türk Devletini yönetecek kapasiteye maalesef sahip değildir.
Türkiye’de kurumsallaşmayı başarmış, ihracat yapan hiçbir özel sektör kuruluşu bu dört Genel Başkandan birini bile işe almaz!
Siyasette her şey sonucuyla ölçülür. Bu dörtlünün ve diğer çapsız Genel Başkanların ülkeyi getirdikleri noktayı kafalara kazımak için tek gösterge yeter;
Türkiye’de 60 milyon insan, “Açlık ve Yoksulluk Sınırının” altında yaşamaya çalışmaktadır. Bu rezaleti Türk Milletine izah edecek bir Genel Başkan var mı?
Özellikle 2011 yılından sonra, emperyalist planlar gereği ülkemiz insanını kendileri aç kalma pahasına, 17 milyon sığınmacıya bakmak zorunda bırakan “Demografik İstilaya” geçit veren tüm Askeri-Sivil Bürokrasi, Yüksek Yargı üyeleri ve iktidar-muhalefet yöneticileri suçludur ve mutlaka yargılanmaları gerekir.
Tamam, iyi diyorsun Serdaroğlu da, ne yapacağız, diye soruyorsanız, ayağa kalkacaksınız! 2007 yılından bu yana yazılan binlerce yazıda, bu acı günlerin geleceğini yazdık fakat anlatamadık.
Şimdi tek yol var! Türk Milleti olarak kaderimize el koyacağız. Hileli seçimle işbaşına gelmiş soytarıların “Yetki Belgelerini” İPTAL edeceğiz.
Devletin de, Vatanın da, sahibi bizleriz, Türk Milletiyiz biz, mal sahibi bizleriz.
Ya defolup gidecekler, ya da Türk Tarihinden, Kurtuluş Savaşı şehitlerimizden ve Anayasamızın başlangıç kısmından aldığımız yetki ile sürekli eylemlerle biz göndereceğiz.
Ülkemizi derhal, ABD tarafından rehin alınmış Aslan ile Çakalı bir tutan zihniyetten ve ellerinde binlerce vatan evladının kanı olan itlerin elinden almalıyız.
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…
Sağlık ve başarı dileklerimle
08 Ekim 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
Yorumlar kapalı.