HANGİ DEMOKRASİ?

vecdet öz

Şüphesiz ki “Demokrasi” bir ülke en doğru yönetim biçimidir lakin yine de doğruluğu toplumsal yapıya göre göreceli bir kavramdır..

Öncelikle toplumun Demokrasiyi soluyacak akciğerlere sahip olması ve bunun için de çoğunluğunun yeterli bir eğitime ve sosyokültürel seviyeye tekâmül etmiş olması gerekir..

Maalesef ki Demokrasi, çoğunluğun bu seviyenin altında kaldığı toplumlar için felaketin diğer adıdır ve gelecekteki totaliter bir rejimin yegane teminatıdır..

Elbette ki üzüntü verici bu durum toplumun değil, böylesi bir yapının mimari olan geçmiş siyasi yönetimlerin ve oluşan çarpık düzenin suçudur..

Meseleyi daha iyi özümseyebilmek için ünlü Antik Yunan filozofu Sokrates’in Demokrasi konusundaki sıra dışı düşüncelerine kulak vermek gerekir.

Eski Yunanya’da “Demokrasi” fikri ilk kez ortaya atıldığında Sokrates bunu hiç benimsememiş ve şiddetle karşı çıkmıştır. Hatta Platon’un yazılarından anlaşılacağı üzere bu yüzden de idam edilmiştir..

Sokrates’in Demokrasiye bakış açısını kavrayabilmeniz için talebeleriyle yapmış olduğu bir sohbeti aktarmakta yarar görüyorum..
**
Olağan sohbetler esnasında bir talebesi Sokrates’e sorar:

– Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir? Mesela 100 kişinin oy kullandığı bir yerde 51 kişinin kararına uymak mı daha adil ve doğru olur yoksa 49 kişinin kararına uymak mı? Hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi, haklı da sayılmaz!

Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o talebeye önce sorar:

– Bize söyler misin, bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?

Talebe:

– Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Zira bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.

Sokrates:

– Peki o halde bize yine söyler misin; toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?

Talebe:

– Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.

Sokrates:

– Peki bize yine söyler misin, bir gemide 100 yolcu bulunsa, geminin nerede nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o 100 yolcu mu?

Talebe:

– Eğer yolcular içinde denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.

Sokrates:

– Peki, o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez. Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmeli..

Talebe:

– Pek tabi olması gereken budur.

Sokrates:

– Peki o halde bize yine söyler misin; kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi?

Hem sen de kabul ettin ki; bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur..
**

Sokrates’in yanıldığı söylenemez..

Belki onun kadar katı olmak ve Demokrasiyi tamamıyla yok kabul etmek çok doğru bir şey olmayabilir. Lakin buna rağmen Demokrasiyi henüz özümsememiş olan bir toplum karşısında da itidalli olmak ve bazı hususlarda önleyici hukuksal tedbirler almak gerekir..

Öncelikle seçme ve seçilme hakkını tanzim eden ve gerçek Demokrasinin yolunu açan seçim sistemine bazı kriterler getirerek ülkenin geleceği konusunda karar verecek olanların seviyelerini tanımlamak doğru bir yol olabilir..

Ülkemizdeki Demokrasi uygulamasının neticeleri müşahade edildiğinde sonuç ortadadır. Yaşananlar siyaset bilimciler için geleceğe ışık tutacak vahim bir tez konusudur..

Demokrasi ham haliyle kullanılabilecek bir enstrüman değildir. Hak ettikçe uygulanacak, uygulandıkça güçlenecek adil bir yönetim şeklidir..

Mevcut seçim ve siyasi partiler yasası bilimsel veriler ışığında ve liyakat gerektiren belirli kriterler dahilinde değiştirilmediği sürece Demokrasi aldatmacasıyla iktidara çöreklenen istismarcı düzene daha yıllarca katlanmak zorunda kalacağız.

Burada başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine düşen görev, mevcut sosyolojik yapı göz önüne alınarak bilim insanlarınca tespit edilecek kriterlere uygun olarak hazırlanacak yeni bir seçim ve siyasi partiler yasasını ivedi olarak meclisten geçirmektir.

İktidara gelindiğinde ise ilk icraat tüm vanaları kısmak ve harcamaların azami miktarını eğitim ve öğretime, sosyokültürel ve sportif faaliyetlere, araştırma, geliştirme ve bilimsel çalışmalara aktarmak olmalıdır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çalışmalar yapılacaklara iyi birer örnektir ve Atatürk’ün kurucu ve idari faaliyetleri bu konuda yol gösterici tek pusuladır..

Dr. Vecdet Öz

Exit mobile version