Osmanlı İmparatorluğu 623 yıl hüküm sürdü.
623 yıl boyunca imparatorluğu, 36 Padişah yönetti.
Bu 36 Padişahtan 24 tanesi, Erdoğan’dan daha kısa süre hüküm sürebildi.
Yani Erdoğan, 24 Padişahtan daha fazla zamandır Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetiyor!
1 Kasım 1922’de TBMM, Saltanatı kaldırdı.
29 Ekim 1923’te TBMM, Cumhuriyeti ilan etti.
3 Mart 1924’te TBMM, Hilafet Makamını kaldırdı.
Atatürk komutasındaki Türk Ordusu, emperyalistlerin elinden ancak bugünkü Türk Yurdunu kurtarabildi. TBMM, Cumhuriyet kurulmadan bir yıl önce Saltanatı, bir yıl sonra ise Hilafeti kaldırdı.
TBMM tüm dünyaya, Cumhuriyetin bir devrim, bir halk hareketi olduğunu ilan etti. 29 Ekim 1923 tarihinden itibaren, yönetenlerin yönetme yetkisini ilahi bir güçten değil, doğrudan halktan aldığı dünyevi bir sistemin yolunu açtı…
Dünyada ilk kez Müslüman bir toplulukta lâik ve dünyevi bir düzen kuruluyordu.
İlk kez bir Müslüman toplulukta din, Allah ile insan arasında bir inanç olarak kalacaktı.
İlk kez bir Müslüman toplulukta yönetimde ve hukukta, şer’i yasalar değil, medeni yasalar yani pozitif hukuk geçerli olacaktı…
Bunların sonucunda;
Yıl 1923; Ümmet yerine Millet olduk! Bağımsızlık Saraydan alındı Türk Milletine verildi!
Yıl 2019; 18 senede Cumhurbaşkanının söylemiyle, Milletten tekrar Ümmete döndük! Bağımsızlık Türk Milletinden alındı ve tekrar Saraya verildi…
Bu geri gidişten, 10 Kasım 1938’den bu yana görev yapan tüm siyasetçiler, tüm devlet kurumları ve Türk Milleti olarak hepimiz sorumluyuz.
Zaten bizler görevimizi gereği gibi yapsa idik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
üç-beş tarikatın, CIA uşağı cemaatin ve onların elemanlarının eline geçer miydi?
Elbette ki geçemezdi, Siyasal İslam bu kadar etkin olmazdı!
Siyasal İslam, Yüce İslam Dinini Allah ile kul arasındaki saf inanç olmaktan çıkarıp, tarikat şeyhlerinin, cemaat şıhlarının maddi ve siyasi çıkarları doğrultusunda siyasallaştıran, ve bu doğrultuda iktidar talep eden, bu iktidar uğruna gerekirse emperyalist devletlerle işbirliği yapmaktan çekinmeyen, pozitif hukuk yerine şeriatı getirmeyi ve bu yolla insanları 6.yüzyıl Arap örf ve adetlerine göre yönetmeyi öngören bir sistemdir.
DOĞRU Partililer olarak Cumhuriyetimizi ve değerlerini, Siyasi İslam’a karşı korumak için tüm gücümüzle çalışmaktayız.
DOĞRU Parti olarak siyasi sorumluluk aldığımızda yapacaklarımız;
Öncelikle, Anayasaya göre faaliyetleri yasaklanmış ve bugün birer holding ve Cumhuriyet Düşmanı haline gelen, Eğitim ve öğretimi çağdaşlıktan-akıl ve bilimden uzaklaştıran, çocuklarımızı birer Taliban militanı gibi yetiştirmeyi hedefleyen tarikat-cemaatlerin faaliyetlerine son verilecektir.
Diyanet İşleri ve TRT, Anayasal kurumlar olmaktan çıkarılacak, bu iki kurumun iktidarın “Kadro Deposu” olmasına son verilecektir.
Bilim sahibini, sanatçısını, düşünürünü, aydınını kenara atıp, kapısını siyaset cambazlarına açanlardan olmayacağız. Ekonomik açıdan bir beklentisi olmayan hakikat sevdalısı, kamil insanlara, uzmanlara görev vereceğiz.
Nobel ve Oscar ödüllü dünyadaki tek kişi olan George Bernard Shaw yaklaşık yüz yıl önce şunları söylemişti;
“Demokrasinin bizi yok etmesini istemiyorsak, HER NE PAHASINA OLURSA OLSUN seçime girmelerini onaylamadan önce, adayların niteliklerini ölçecek güvenilir bir yöntem bulmak zorundayız!”
İş yerimize bir çalışan alırken, veya bir kuruma iş için müracaat ederken gösterdiğimiz özeni, ülkemizi teslim edeceğimiz kişilerin seçiminde göstermek zorunda değil miyiz? Çok mu zor!
Eğer bu dikkati göstermezsek, demokrasinin hoşgörüsünden yararlanıp başımıza Siyasi İslam’ı saracak birileri, eşbaşkan özentileri, bilmediğini bilmeyen kara cahiller, seccade şeytanları her zaman çıkacaktır.
Laik Cumhuriyetimizi ve Demokrasimizi savunmak, bu vatanda yaşayan herkesin görevi olmalıdır. Yol göstermeye, uyarmaya, mücadeleye devam…
Cumhuriyetin Öğretmenlerinin “Öğretmenler Gününü” kutluyorum…
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Kasım 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı