Deprem bölgesinde asbest tehlikesi: Kaldırılan enkaz molozu halk sağlığını ve tarımı tehdit ediyor
6 Şubat depremlerinde ağır yıkıma uğrayan Hatay’ın Samandağ ilçesinde enkaz molozlarının yaşam ve tarım alanlarına dökülmesi bölgede tepkilere neden oluyor.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde ağır yıkıma uğrayan Hatay’ın Samandağ ilçesinde enkaz molozlarının yaşam ve tarım alanlarına dökülmesi bölgede tepkilere neden oluyor.
Depremin üzerinden iki buçuk ay geçti. Hatay merkez, Samandağ, Kırıkhan, İslahiye ve Samandağ ilçelerinde halkın büyük kısmı başka şehirlere göç etti. Kalanlar da çadır ve yeni yeni kurulmaya başlayan konteynırlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Samandağ’da enkazlarının tarım alanlarına dökülmesine öfkelenen halk zaman zaman moloz taşıyan kamyonların önünün kesiyor, güvenlik güçleriyle karşı karşıya geliyor.
Geçtiğimiz günlerde Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Eş Genel Başkanı Canan Yüce ile birlikte Samandağ’ı ziyaret eden HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, bölgedeki asbest tehlikesine dikkat çekti.
Hatay’da duruma tepki gösteren kimi avukatlar da yetkililer hakkında geçtiğimiz günlerde suç duyurusunda bulundu.
“Hakkımızı savunurken provokatör olmakla suçlanıyoruz”
Molozların Samandağ-Antakya karayolu üzerinde bulunan Yeşilköy mevkiinde yerleşim birimleri ve tarım alanlarının olduğu bölgeye döküldüğünü belirten Mehmet Uysal, bunun yasalara aykırı olduğunu söylüyor.
Molozlarının yerleşim ve tarım alanlarının dışına taşınması için eylem yaptıklarını belirten Uysal, düşüncelerini şu şekilde dile getiriyor:
“Karşımızda askerden polisten oluşan bir duvar, siz kimin koruyuculuğunu yapıyorsunuz? Burada ileriki yıllarda asbestten kaynaklı hastalıklar ve ölümler baş gösterecek. Biz ekim yapsak ekimden gelecek bir zehir, suyunu içsek sudan gelecek bir zehir var. Biz kendi hakkımızı savunurken saldırı altında kalıyoruz. Provokatör olmakla suçlanıyoruz.”
Çiftçilikle geçimini sağlayan ve bunun dışında başka kaynaklarının olmadığını söyleyen Samandağlı Selma Akar ise “bitişiğimize harfiyat döküm alanı yapıldı” diyor.
Hayvanların ve ürünlerin zarar gördüğünden şikayetçi olan Akar, düşüncelerini, “Bizi hastalığa mahkûm etmeyin, keşke depremde ölseydik dedirtmeyin. Görünen köy kılavuz istemez bizim yaşam alanlarımızı bize bırakın. Sizden fazla bir şey istemiyoruz sadece yaşam alanlarımızın sağlıklı ve temiz tutulmasını istiyoruz.” şeklinde dile getiriyor.
Asbestin kanserojen etkisine dikkat çeken Mehmet Ali Ergin, dökülen inşaat artıklarının tarım ürünleri ve yer altı sularını etkileyecek noktada olduğunu söylüyor.
Ergin’e göre “yakıt masraflarını düşürmek için” molozlar yakın alanlara dökülüyor:
“ÇED raporları ve en moloz ve enkaz yönetmeliğine uymadan, altyapısı yapılmadan döküm sahası yaptılar. Yaşam alanlarımızın tarumar edildiği yerde bizim sessiz kalmamız beklenemez. Tek geçim kaynağımız olan topraklarımızı kirletmeniz kabul edilemez.”
Samandağ’da durumdan şikayetçi olan bir başka bölge sakini de Orhan Kaya.
Samandağ’ın ve çevresinin verimli topraklardan oluştuğunu ve burada yaşayan insanların çiftçilik yaptığını aktaran Orhan Kaya, “Valimiz, kaymakamımız ve belediye başkanımıza sesleniyorum: Samandağ halkı olarak, moloz döküm alanları için güvenli yerler tespit edilmesini istiyoruz, uygulamaya son verin ve bu cinayeti durdurun.” İfadelerini kullanıyor.
Dr. Ali Kanatlı: Yüz milyonlarca ton asbestli moloz şehrin bir kaç yerine döküldü
Hatay’da Türk Tabipler Birliği’nin kurduğu koordinasyonun başında görev alan Dr. Ali Kanatlı, bu konuda ciddi uyarılarda bulunduklarını belirterek “Solunum yolları hastalıkları, göz hastalıkları, astım atakları, alerjik vakalar, akciğer hastalıkları artacak” dedi.
‘En başından beri duruma dikkat çekmeye çalıştıklarını söyleyen Kanatlı, euronews’e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Halk bilgilendirme toplantıları yaptık. Çünkü moloz yığınları içindeki insan sağlığına zararlı maddeleri bilmiyorlar. Şimdilerde durumu anladılar ama vatandaşın yapacağı da bir şey kalmadı. 15-16 bin bina kaldırıldı…yüz milyonlarca ton asbestli moloz şehrin bir kaç yerine döküldü. Samandağda denizin dibine ve çadırların dibine döküldü bunlar. Devasa bir dağ oluşturuldu. Solunum yolları hastalıkları, göz hastalıkları, astım atakları, alerjik vakalar, akciğer hastalıkları artacak. Önümüzdeki yıllarda bu sorunlarla karşılaşacağız. Halihazırda hasta bize geldiğinde üst solunum enfeksiyonu yazıp gönderiyoruz, teşhimiz bu kadar.”
“Yıkıntılar arasında elektronik eşyalar, ilaçların kimsayal artıkları var.” diyen Kanatlı, bu atıkların ayıklanmadan belli yerlere yığıldığını söylüyor.
Yasalara aykırı davranıldığına dikkat çeken Kanatlı, enkaz kaldırma işleminde ‘doğa ve insanı önceleyen bir anlayış olmadığını’ belirtiyor:
“Bir de yağış var, tüm bu artıklar yağışla Asi Nehri’ne oradan denize ulaşacak. Şimdilerde bu hastalığı taşıyanlar ya da moloz yığınlarının yan etkilerini taşıyanların başvuracakları bir yer de yok. Bu insanlar hastalanınca gidecekleri yer yok ya da arabaları yok. Ayrıca hastalıkların teşhisinde kullanılan araç gereç de yok. Fakir insanların doğum yapacakları yer yok şu anda. ‘’
Euronews