DDK- DEVLET DELİRMİŞ KARDEŞ

rifat serdaroğlu

(Başlıktaki “Devlet” kelimesinin Bahçeli ile ilgisi yoktur. Onun bu işlerle ilgisi olamaz. O’nun görevi aynen Mafya Babalarını çıkarttığı gibi, Öcalan’ı hapisten çıkartıp Villasına yerleştirmektir.)
DDK; Devlet Denetleme Kurumu demektir.

Devlet Denetleme Kurumu, Anayasa’nın 108’nci maddesinde yer bulan “Anayasal bir Kurumdur!”
Anayasaya göre DDK, tüm kamu ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarıdan fazlası bunların katıldığı her türlü kuruluşlara, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı dernek ve vakıflarda, her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar ve gerek görürse Yargıya gönderir.

DDK yöneticilerini kim seçer? Tabii ki Erdoğan. Peki DDK’na kim denetleme emri verir? Tabii ki Erdoğan!
Tıpkı Varlık Fonu gibi. Varlık Fonu Üyelerini kim belirler? Tabii ki Erdoğan! Başkanını kim seçer? Erdoğan’ın belirlediği Üyeler seçer. Kimi seçtiler?
Tabii ki Erdoğan’ı! Nasıl Demokrasi ama? Gıcır, gıcır değil mi?

CB Erdoğan bu kurula, HER SEVİYEDEKİ KAMU GÖREVLİSİNİ YARGI KARARI OLMAKSIZIN GÖREVDEN ALMA YETKİSİNİ, KANUNLA VERMEK İSTİYOR!

Erdoğan bunu daha önce de denedi, fakat ANAYASA MAHKEMESİ REDDETTİ. Sonra bir daha denedi, yoğun tepki gelince geri çektirdi.
Şimdi bir defa daha deniyor?

Niçin? Hukukun üstünlüğünü tamamen yok edecek, aynı zamanda demokratik düzenin son kalelerinden birini çökertecek bu saldırıyı Erdoğan NİÇİN yapıyor? Anlatmaya çalışalım!

CB Erdoğan, her ne kadar yargıyı kendisine bağlayacak kadrolaşmayı büyük ölçüde yaptıysa da, AKP’li Avukatlardan yaklaşık 5 Binini, mülakat rezilliği ile Savcı-Yargıç yaptıysa da, meslek onuruna sahip Savcı ve Yargıçlar, baskıya direnip, Saray kaynaklı emirlere uymuyorlar.
Düşünebilir misiniz? İmamoğlu’nun veya Yavaş’ın şimdiki ve gelecek davalarında yargı beraat kararı verirse, Erdoğan ne duruma düşer?
İşte bundan korkan Erdoğan, DDK’ya “Her seviyedeki Kamu Görevlisini, YARGI KARARI OLMAKSIZIN GÖREVDEN ALMA YETKİSİNİ vermek istiyor.

Okumayan, yakın tarihi bilmeyen, danışmayan Erdoğan’a yakın tarihten bir örnek vermek isterim;
7 Nisan 1960’da Demokrat Parti Meclis Gurubunun çoğunluğu, bir bildiri yayınlayarak, “Muhalefetin ve Basının yıkıcı faaliyetlerini incelemek üzere bir komisyon kurulması” istediler.
18 Nisan 1960’ta, TBMM’de 15 Milletvekilinden oluşan TAHKİKAT KOMİSYONU kuruldu. Yetkileri şöyle idi;

-İstediği kişi ve kurumları sorguya çekmek.
-Gizli Tanık dinlemek,
-Kişileri 3 Aya kadar tutuklamak.
-Belgelere el koymak.
-Basın Yayın Organlarını 3 Aydan-1 Yıla kadar kapatmak.

Sonra ne oldu biliyor musun Erdoğan;
Tam 42 gün sonra, DP’nin ekonomik olarak Rusya’ya yanaşmasını fırsat bilen ABD-NATO Küresel Çetesi, 27 Mayıs 1960 darbesini, Türkiye’deki elemanları vasıtasıyla yapıp, siyasete İDAM rezaletini soktular.
Ben de Rahmetli Babam DP İzmir MV Eczacı Serdaroğlu’nu, 6 sene sonra görebildim. Hem de TAHKİKAT KOMİSYONU denen ucubeye oy vermemesine rağmen…

CB Erdoğan;
DP, Yargı gibi görev yapacak bu komisyonu Milletvekillerinden oluşturdu.
Siz, sizlere emir eri olacak kendi adamlarınıza, YARGISIZ İNFAZ yetkisi veriyorsunuz!

Yapmayın, eğer demokrasinin son kırıntısını yok ederseniz, sizi Türk Milletinin elinden ben bile kurtaramam. Yapmayın. Seçime gidip, Türk Milletine teslim olun. Tarih tekerrür etmesin!
Kimse, bu yazıdan bizlerin darbe teşvikçiliği yaptığımızı, o küçücük kafalarınızdan geçirmeyin. Bizim endişemiz, Türk Milletinin sabrının tükenmesidir. 23 yıldır, her göreve kendi adamlarınızı yerleştirdiniz. Medyayı satın aldınız. Her türlü algı operasyonlarını yaptınız, ekonomiyi mahvettiniz, Emperyallere köle oldunuz. SADAT’ı, Askere alım komisyonlarına soktunuz. Ne oldu? Teğmenleri bile aşamadınız, hele ki Atatürk’ü hiç aşamazsınız!!

Takdir de karar da Aziz Türk Milletinindir, başka hiç kimsenin değil…

Sağlık ve başarı dileklerimle

03 Şubat 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

BEBEK KATİLİ/SİLİVRİNİN KAPATILMASI

Mansur Yavaş; “Silivri’yi Kapatacağız” dedi!
DOĞRU Partinin “Silivri Cezaevi” ile ilgili projesi şudur;
Önce, “Silivri Cezaevinin giriş bölümüne “İHANET MÜZESİ” yapılacak.
Yargı kararıyla, Türk Devletine İHANET etmiş, SOYMUŞ, DOLANDIRMIŞ, suçsuz insanların CANINI ALMIŞ, Emperyalist Devletlere kölelik yapmış kişilerin resimleri ve suçları burada sergilenecek.
Silivri Ceza evine sadece, bu suçları işleyenler konulacak. Cezaları bitmeden orası yıkılmayacak! Geri kalan binalar “Eğitim Merkezi” haline getirilecek ve ülkedeki İlk ve Orta Eğitimde okuyan çocuklarımız burayı gezecekler ve hainlerin (Sivil-Rütbeli) işledikleri suçları öğrenecekler…

İmralı Apo’suna “Bebek Katili” dediğinizde (Bir de Huber Apo’su var), başta DEM’li yöneticiler, dönek liboşlar, “Çözüm Süreci” yaratıcısı AKP yöneticileri, Akil İnsanların Başkanı (R. Hisarcıklıoğlu) ve devletten maaş alıp zıkkımlanan İmralı görüşmecisi hainler çok kızarlar!

Erdoğan ve AKP sayesinde, bebek katiline “Bebek Katili” demek suç haline geldi!
Hatırlarsanız, Erdoğan’ın abisi ve AKP kurucusu Bülent Arınç; “Öcalan’a SAYIN demek, PKK bayrağı asmak, Öcalan’ın posterlerini taşımak artık suç değil.
Bu açılımı biz AKP olarak yaptık, yaparsa AKP yapar”
 
demişti…

AKP ve Erdoğan sayesinde “Bebek Katili” lafı orta yerde kalakaldı!
54 Bin Şehidimiz-Gazimiz, kimi toprak altında yatarken, kimi yeryüzünde canlı cenazeler gibi dolaşırken, “Bebek Katili” yaftasını, birinin boynuna asmak gerekmez mi? Sizce bu yafta kimin boynuna yakışır?

İzninizle benim bir adayım var;
-O, Amerikan-İsrail oyunu ile koltuğa oturtuldu!
-O, Yoksulluğu yerel yönetimde göreve gelince bıraktı, Karun olmayı seçti!
-O, bir kadının ölümüne sebep olan yakınını, adaletten kaçırdı, kul hakkı yedi!
-O, Cumhuriyete ve kurucularına sürekli hakaret etti!
-O, Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına aldı!
-O, “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılarını, çevre kirliliği yapıyor diye kaldırttı!
-O, “Terör Örgütü” dediği Cemaati, Türk Devletinin içine soktu!
-O, Cemaatle işbirliği yapıp, Türk Ordusunun Komutanlarını zindana attırdı!
-O, PKK önderliği ile işbirliği yapıp “Habur Rezaletini” ülkeye yaşattı!
-O, PKK’nın koruyucusu Barzani’yi “Onur Konuğu” ilan etti!
-O, Türk Askerinin-Türk Polisinin elini bağladı, PKK’yı şehirlere yerleştirdi!
-O, PKK’nın şehirlerimizde militan toplamasına, vergi almasına, mahkeme kurmasına ve kilometrelerce uzunluğunda tüneller kazmasına göz yumdu!
-O, yüzlerce ton bombanın, on binlerce silahın ülkeye sokulmasına izin verdi!
-O, İŞID denen belanın şehirlerimizde yerleşip, otobüslerle gençleri militan olarak Suriye’ye götürmesine izin verdi!
-O, çevremizde bir tek dost ülke bırakmadı!
-O, Cumhuriyet Savcısının “Hırsızlar İmparatoru” suçlamasına cevap veremedi!
-O, Müslümanlık ve Hırsız kelimelerini yan yana getirerek, gerçek İslam’a en büyük kötülüğü yaptı!
-O, kendisine emanet edilen devlet gücünü, yanlış işlerde kullandı.
-O, Suçsuz insanların mallarına haksız yere el koydu. Tapuyu deldirdi!
-O, Siyasete girdiğinde evinde siyah-beyaz televizyonunun olmadığını, Muhammed Ali’nin maçlarını seyretmek için dayısının oğlunun evine gittiğini, toplantıda kendisi söyledi!
-O, şimdi televizyon kuruluşlarına, gazetelere, dergilere, radyolara sahip!

Değerli Okurlar;
Bu tanımlamaları sayfalarca uzatmak mümkün, ama yerimiz dar.
Umarın “Bebek Katili” yaftasını kimin boynuna asacağınıza karar vermişsinizdir.
Eğer hala kafası karışık olanlar varsa, Midyat’ta tonlarca PKK bombasıyla şehit olan Polis Memuru 6 aylık hamile Şerife Özden Sütçü ’nün, anasının karnında şehit olan Melek Bebeğe sorsunlar.
O Melek Bebek, sizlere kimin “Bebek Katili” olduğunu gösterecektir…

Sağlık ve başarı dileklerimle

02 Şubat 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

DEPREM ÇANTASI/ SİLİVRİ BAVULU

Yazıyı bağlarken, Teğmenlerimizin TSK’dan ihraç kararı geldi!
“Türk Milletinin size emanet ettiğiniz evlatlarımızı MUSTAFA KEMALİN ASKERLERİYİZ dedikleri için TSK’dan attınız. Başta M. Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı olarak siz ikiniz, ATATÜRK’ÜN Askeri değilsiniz. Rütbelerinizi korumak için Teğmenlerimizi, Saray’a sattınız.
Korkaksınız, zavallısınız! DOĞRU Parti olarak söz veriyoruz ki;
İktidarı değiştirdiğimiz de Teğmenler Orduya döneceklerdir.
Bu ikili ödleği, Teğmenlerimize EMİR ERİ yapmayan Serdaroğlu’nun kanı kurusun. Sevgili Teğmenlerimiz, size bir eposta kadar yakınız. Neyimiz varsa hepsi sizindir. Başınız göğe değecek kadar dik olsun.
Bundan sonra Komutanınız TÜRK MİLLETİDİR…

Suat Toktaş tutuklandı. İmamoğlu Adliyede ifade verdi bırakıldı. Özlem Gürses ev hapsinde, İsmet Orhan gece gözaltına alındı. Çiğdem Bayraktar Ör gözaltına alındı. Ümit Özdağ Silivri’de.
Biz bir defa cezaevine girdik-çıktık, haftada iki gün ya emniyete ifade vermeğe, ya da mahkemelerde Savcılarla-Yargıçlarla ve çoğunlukla hukuk nosyonu olmayan AKP İl-İlçe yönetimlerinden mülakat yoluyla ADLİ Camiaya yatay geçiş yapan çapsızlarla mücadele ediyoruz!

Özgürlüğümüz, aile ve siyasi sorumluluklarımız, sağlığımız, kirli sakalları ve sıkmabaşlı kıyafetleriyle, Türk Adaletine sızdırılmış bu zavallıların iki dudaklarının arasında.

Normal bir “Hukuk Devletinde” bu kişilerin bırakın tutuklanmalarını, ifadeye bile çağrıldıklarını göremezsiniz! Çünkü orada Hukuk vardır, Adalet vardır.

Bugün, CB Erdoğan-Devlet Bahçeli-Hizbullahçı Hüda Par üçlüsü yönetiminde Türkiye, Hukuk Devletinden Kanun Devletine, oradan da Faşist Diktaya dönüştürülmüş durumda.
Kimin ne zaman gözaltına alınacağı, kimin tutuklanacağı, kimin malına ne zaman çöküleceği belli değil!

Özellikle, Atatürkçü-Vatansever-Atatürk Milliyetçisi- Laik Demokratik düzene inanmış çağdaş siyasetçilere ve Basın mensuplarına bir önerim olacak. Bu öneri Aile olarak yıllar içinde maruz kaldığımız Askeri Darbelerden, gözaltılardan, tutuklamalardan, hapishanelerden öğrendiklerimizin damıtılmasından elde edilmiş “Altın” değerinde yaşanmışlıklardır.

Nasıl ki deprem bölgesinde yaşamak zorunda olan vatandaşlarımızın bilinçli olanları, deprem sonrasında sağ kalabilmek için birer tane “DEPREM ÇANTASI” hazırlamışlarsa, AKP Faşist Diktasına muhalefet eden herkesin de kendisine birer adet SİLİVRİ ÇANTASI” hazırlamalarını öneriyorum.

Silivri Kampüsünün kapısı girerken HAN KAPISI gibi büyüktür. Ama çıkarken İĞNE DELİĞİ gibidir. Hele ilk günler çok zordur.
Savcı ve Yargıç sizin tutuklanmanıza karar verdiklerinde, Mübaşire; “Tutukluya, pijama-terlik-diş fırçası-macunu-İlaçlarını- yatak yorgan-kıyafet” verin demeyecek!

Sıkıntıya düşmemeniz için, içinde günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak
birer adet “SİLİVRİ ÇANTASI” hazırlamalısınız…

Aynı tavsiyeyi, Cumhur İttifakı mensuplarına da öneriyorum.
Fakat onların işleri çok daha zor olacak!
Onlara çanta yetmez, BAVUL hazırlamaları gerekecek.

Ammaaa, bazılarına bavul da yetmeyecek.
O, bir zamanlar İstanbul’a serdiği MİTİL’İNİ DE yanına almalı…

Not;
Silivri Çantası hazırlamaktan kurtuluş yok mu? Olmaz mı?
Kafanıza silah dayayıp, Atatürk Cumhuriyetini yıkılırken sizden sessiz kalmanızı isteyen Küresel Çetenin elemanlarının elinden o silahı alıp, o bileği kıracaksınız! Ne demiştik? Ölümden öte köy yoktur…

Sağlık ve başarı dileklerimle

01 Şubat 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

Exit mobile version