Gelin beraberce mantık yürütelim;
Varsayalım ki, 31 Mart yerel seçimini Erdoğan kazandı ve Büyükşehirleri aldı.
Ne değişecek?
Erdoğan, demokrat mı olacak?
Hukuk Devletine inanmaya mı başlayacak?
Yargı Bağımsızlığını mı savunacak?
Lâik Cumhuriyete sahip mi çıkacak?
Kaldırdığı Teftiş Kurullarını, Devletin denetim mekanizmalarını tekrar mı kuracak? İhale Kanununa mı uyacak?
Basın özgürlüğünü mü destekleyecek?
Tarikat ve Cemaatleri devlete sokmaktan vaz mı geçecek?
Milli Eğitimi “Arap Milliyetçiliğini” destekleyen yoldan mı döndürecek?
Ekonomide ve sanayide bilimsel doğruları kullanacak mı?
Bilim insanlarına, çağdaşlığa, uzmanlığa, danışmaya, öğrenmeye mi açık olacak?
Bunların hiçbiri olmayacak!
Çünkü Erdoğan bu kafa yapısıyla, bu yönetim tarzıyla, bu “ben her şeyi bilirim” edasıyla ne ekonomik ve bilimsel gelişmeleri algılayabilir ne de Türkiye gibi bir cihan devletini kafasının içine sığdırabilir. Erdoğan kafası şudur; “Benim oğlum binâ okur, döner-döner yine okur!”
Erdoğan aynı Erdoğan olduğuna göre, 22 yıl sonunda duvara toslattığı ekonomiyi nasıl ve hangi yöntemle düzeltecek?
Sepetinde pamuk, kafasında bilgi olsaydı ülkeyi bu duruma düşürür müydü?
Tekrar soralım;
Bozduklarını nasıl düzeltecek? Bir yerlerden para mı yağacak? Zıplattığı cari açığı nasıl kapatacak? İşsizliği nasıl önleyecek? Yatırım ortamını nasıl sağlayacak?
En önemlisi kendi yaptığı yanlışları kabul edip, düzeltme yoluna mı gidecek?
Bunların da hiçbiri olmayacak!
Çünkü Erdoğan değişmez, değişemez!
Sürekli beslendiği, dinimizi siyasi çıkarı için kullanma damarını kurutmadan bırakmaz. Siyaseten ve madden en kolay kazanma yolu olan saf ve inançlı Müslümanları istismardan vaz geçemez. Çünkü bu ortamdan başka yerde yaşayamaz.
Türkiye ve Türk Milleti “Erdoğan Kafasından” demokratik yolla mutlaka kurtulmalıdır. Yoksa, kaybeden Türkiye ve Türk Milleti olacaktır…
Bir daha söyleyelim;
Türkiye’nin problemi ne parlamenter sistemdir ne başkanlıktır ne dış güçlerdir ne de üst akıldır. İlk ve en önemli problem “Erdoğan aklıdır!”
Siz kendi aklınızı başka ülke akıllarının altına koyarak “Eşbaşkanlık” eşeğine binmeye razı olursanız, üst akıl sizi her zaman yönetir!
Siz, göğsünüzü gere-gere “Ben Türk Milletinin onurlu ve sorumlu bireyiyim” demiyor ve kendinizi Türk görmeyip, Vahhabi Araplara özeniyorsanız, belinizi doğrultamazsınız!
Siz her mahalleye İmam Hatip Okulu açacağınıza, her mahalleye birer “Teknik Okul” veya “Fen Lisesi” açsaydınız, 22 yıllık iktidarınızın sonunda yüzbinlerce cahil genç yerine, yüzbinlerce bilim insanı yetiştirmiş olurdunuz ve bu günkü sıkıntıları yaşamazdınız!
Değerli Okurlar;
Derdimiz bir değil üç oldu! Erdoğan’ın rehin aldığı Bahçeli var. Bir de, Cahiliye devrinden kalma Hizbullahçı Hüda-Par var.
Bunlar tüm yaptıklarını bilerek planlayarak yaparlar. Çağdaşlığı, modernliği, dürüstlüğü, kul hakkı yememeyi, kamu arazilerini zimmetlerine geçirmemeyi, ŞURUP haline getirip bunlara zorla içirseniz bile, düzelmezler.
Çare basittir. Çare sizsiniz.
Ya 31 Mart’ta aklımızı başımıza alıp, aynen 29 Ekim 1923’te olduğu gibi karanlığı yırtacağız, ya da bir daha çıkmamak üzere Ortadoğu karanlığına dalacağız.
Zaman bir ve beraber olma zamanıdır.
Kim ki şahsi siyasi hesaplarını, ülkemiz çıkarının önüne koyar, iki elimiz onun yakasında olacaktır…
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Ocak 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı