Thomas L. Friedman, Küreselleşmenin Geleceği veya “Lexus ve Zeytin Ağacı” adlı eserinde, yatırımcıların bilmedikleri anlamadıkları bir değişim olasılığına karşı panik halinde kaçışmalarını Bizon koşusuna benzetir! Bankaları ve ülkeleri bile iflas ettirebilecek kadar güçlü bir panik!
Kızılderililer, Bizon sürüsünü ürkütüp, sonunda uçurum olan bir yolda koşuya başlatırlar. Sonra uçurumun dibine gidip beklerler. Kızılderililer için geriye, uçurumdan düşen Bizonları toplamak kalır!
Emperyalist Devletler de yönetmek, kendilerine bağlamak istedikleri ülkeler için benzer projeler uygularlar. Örneğin, hedefteki ülkenin başına geçmesi olası kişileri önceden bulup, çeşitli yöntemlerle kendi adamları haline getirmek!
Bunu yapabilmek için o kadar çok enstrümanları var ki!
Birleşmiş Milletlere bağlı tüm kuruluşlar, İstihbarat Örgütleri destekli Think tank kuruluşları, STK’lar, NGO (Non Governmental Organization) “Hükümet Destekli Olmayan Kuruluşlar” vs.
Elbette ki bu göreve hazır kişiler her zaman bol miktarda bulunabilir.
Bunu bir başardılar mı, o ülkenin halkını “Bizon Sürüsü” gibi istedikleri yöne koşturturlar!
Yabancı devletlerin adamı olanlar, karakterleri itibarıyla elbette ki kendi vatanlarının değil, kendisini besleyenlerin dediklerini yapacaktır.
Onlar artık, verilecek görevleri yapacak birer elemandırlar.
Bir başka anlatımla onlar artık birer rehindirler! Bu elemanlara görev veren, eleman olmayı kabullenenleri seçen milletler de batmaya mahkumdur!
Size iki adet Cumhurbaşkanından örnek vereyim;
Sayın Aslan Bulut Yeniçağ Gazetesindeki köşesinde 25 Mart 2022 Cuma günkü yazısında;
“Bir de ABD Dışişleri Bakanlığının ‘Bizim yetiştirdiğimiz devlet ve hükümet başkanları’ diye 57 kişilik bir liste yayınladığını, listede Türkiye’den Abdullah Gül’ün de bulunduğunu hatırlatırım” diye yazdı.
Sayın Bulut çok ciddi bir gazetecidir ve haberi doğrulatmadan yazmaz!
Böylesine korkunç bir iddiaya muhatap olan birinin, eğer iddia gerçek değilse elindeki belge veya bilgilerle derhal bir açıklama yapması, yargıya başvurması gerekmez miydi? Yazının üstünden tam üç gün geçti, Abdullah Gül’den tık yok…
30 Ekim 2019’da ABD Temsilciler Meclisinde CB Erdoğan ve yakınlarının, Türkiye dışındaki mal varlıklarının tespiti kararı 16 ret oyuna karşı 406 oyla kabul edildi. Aradan yıllar geçti. Siz, CB Erdoğan’ın “Eyy Amerika, benim Türkiye dışında bir malım, bir kuruşum yok. İspat etmezseniz şerefsizsiniz” dediğini duydunuz mu?
12 Kasım 2007’de Suudi Kralı Ankara’ya geldi ve oteline yerleşti!
Kral, Gül ve Erdoğan’a haber gönderdi; “Otele gelip beni ziyaret etsinler!”
T.C Cumhurbaşkanı ve T.C Başbakanı koşarak otele kralın ayağına gittiler!
Sizce Gül ve Erdoğan “Ne münasebet! T.C Cumhurbaşkanı, ülkesinde kimsenin ayağına gitmez. Bu kural, Türk Devletinin kadim bir kuralıdır. Ya gelir saygısını bildirir, ya da geldiği gibi gider” diyebilirler miydi? Sizce neden diyemediler?
Ağa’nın marabalarından biri hastalanmış. Ağa emretmiş, atımı hazırlayın marabayı ziyarete gideceğim, demiş. Fakat kahyası ağanın önüne geçerek
demiş ki; “Aman ağam, ne yapıyorsun hiç ağa marabasının ayağına gider mi?”
Ağa düşünmüş, kahyanın doğru söylediğine ikna olmuş ve demiş ki;
“O zaman, hasta marabaya bir araba gönderin. Deyin ki, arabaya bin ağanın yanına gel, ağan seni ziyaret edecek!”
Maalesef böyle olayları tarihimizi bilmeyenler yüzünden zaman zaman yaşıyoruz.
Bazıları bilmezler ki; Mozart 1783 yılında “Ronda alla TURCA” yani
TÜRK MARŞINI bestelediğinde, bugün dünyanın Jandarması veya para babası rolünü oynayan devletler ya henüz kuruluyordu ya da kurulmamıştı, yoktular!
Bu zor fakat güzel coğrafyada, başınız dik olarak kimseye avuç açmadan yaşamak istiyorsanız, Bizon sürüsü gibi değil, Atatürk’ün Ordusu gibi yaşamak zorundasınız. Cumhuriyete sahip çıkacaksınız.
En azından bu kadarını Mavi Gözlü Sarışın Kurt’a borçlusunuz…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu / 28 Mart 2022