BİR KISA BİR UZUN (1)

20240322_235427-COLLAGE

Bugün sizleri çok yakın tarihe, bir geziye götüreceğim. Bir çeşit hafta sonu
hediyesi. Hem 31 Mart’ta oy kullanırken yardımı olsun, hem de hala paramparça olan ve bence Türk Siyasetinin “Altın Anahtarı” olan Merkez Sağ’ın birleşmesine faydası olsun…

Türk yakın tarihinde, icraatları birbirine bu kadar benzeyen ve ülkelerine hemen-hemen aynı ölçüde zarar veren iki siyasetçimiz vardı; Turgut Özal ile Recep Tayyip Erdoğan!
Sadece boyları farklıdır ama huyları iş tutuşları bire bir aynıdır.

Özal’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadıklarımızı, Erdoğan’ın döneminde tekrar yaşıyoruz. İkisi de Türk Devletinin, Türk Milletinin değerlerine sahip olmadıkları için, Türkiye’ye ödemesi çok zor olacak, bizden sonraki nesillerimize de yük olarak kalacak büyük bedeller yüklediler. (Sığınmacılar)

İkisi de, kendi güçleriyle değil de, kendilerini yetiştiren liderlerine ihanet ederek
siyasette bir yere geldi. Özal, Lideri Demirel’e, Erdoğan Lideri Erbakan’a ihanet etti.

Özal eğitimli idi. İş dünyasını ve devlet çarkını iyi bilirdi. Bu yüzden açıktan “Eşbaşkan” olmadı! Özal, ABD için örtülü, saklı, gizli Eşbaşkanlık yaptı!
Erdoğan ise eğitimsiz ve deneyimsiz olduğu için “Açık Eşbaşkan” oldu ve bu görevi ile iftihar ettiğini defalarca söyledi!

Özal da Erdoğan da “Muhafazakâr” olduklarını söylediler!
Ne çeşit bir muhafazakâr olduklarını (!) bilemiyorum ama, Özal Nakşibendi tarikatına mensuptu, Kürt olmakla övünürdü! Ben Türküm demedi!
Erdoğan’ın gerek soyu gerekse inanışı hakkında o kadar çeşitli yazılar okudum ki, kafam karmakarışık! Kitaplar, geçmişinin Pakrodini Ermenilerine kadar gittiğini yazdılar, Erdoğan hep sustu! “Ben Gürcü’yüm” dedi, “Babama sordum, biz neyiz diye, Müslüman’ım de geç, dedi” ama Erdoğan bir defa olsun Türk’üm demedi, diyemedi!

İkisi de devlette gerekli ekonomik koruma kurumlarını oluşturmadan, bürokratları ve iş insanlarımızı aydınlatmadan, Türk Milletini uluslararası tefecilerin kucağına attılar. Yarattıkları borca dayalı sahte bolluk ile insanları “kalkınıyoruz-çağ atlıyoruz-uçuyoruz-dünyaya açılıyoruz” diye kandırdılar, insanlarımızı boğazlarına kadar borçlandırdılar.

Özal’ın da Erdoğan’ın da gerek kendilerinin gerek ailelerinin gerekse yakınlarının servetleri hep şaibeli oldu ve Türk Milletinin içine hiç sinmedi.
İkisi de Türk Milletinin kalbinde yer tutmak yerine Emperyal Devletler tarafından beğenilmeyi tercih ettiler. Kafa üstü düşüp, yanıldıklarını anlayınca tekrar partilerinin başına dönüp, yeniden denemek istediler. Özal bunu başaramadı, ömrü yetmedi. Erdoğan ise partisini “Devlet Partisine” dönüştürdü ve biat yoluyla yönetiyor. Bakalım o nereye dek gidecek?

İkisi de iktidarda olmalarına rağmen, Türk Devletini yönetmek yerine, ele geçirmeye çalıştılar! Ehliyetsiz, yetersiz kişileri sırf kendilerine hizmet etsin diye tarikat ve cemaat artıklarından seçip devlete doldurdular. Bizdeki ortaokul-lise düzeyinde eğitim verebilen ve hiçbir ülkenin denklik vermediği gelişmemiş ülkelerin üniversitelerine denklik vererek (Özellikle Kıbrıs ve Türk Cumhuriyetlerinde) binlerce sahtekârı Üniversite Mezunu-Doçent-Profesör yaptılar! Televizyonlarda gördüğünüz tipsiz, çirkin, cahil AKP savunucuları işte bu uygulamanın eseridir. Sayıları 15 bin kadardır. Bunlar ve bu sahtekârlara yardım eden herkes yargılanacak ve diplomaları iptal edilecektir.

Muhafazakâr Özal zamanında;
-İsrail, Lübnan’a girdi ve Sabra ve Şatilla kamplarını yerle bir etti.
-ABD, Libya’ya saldırdı ve uzun süreli ambargo uyguladı.
-Suriye’de Sünniler Hafız Esad’a karşı, Özal ve Suudiler tarafından ayaklandırıldı, Esad 50 bin Müslümanı öldürdü. Suriye ise Özal’ın üç-beş çapulcu dediği PKK’ya destek vermeye başladı.
-Özal döneminde Rabıta ve El Kaide yapıları Türkiye’de güçlendirildi, korundu. Kürt Federasyonunun yolu açıldı.
-Özal döneminde seçilen 5000 Kürt genci ABD’ye götürülüp eğitildi. Devşirilen çocuklar, Barzani yönetiminin en kritik makamlarında görev aldılar! Hala Kürdistan Devleti için eğitiliyorlar. Bazılarının Saraya “Başdanışman” olarak ve MİT’in içine “İstihbaratçı” olarak sokuldukları bilinmektedir.
-Tüm bu ihanetlerin kökeninde, 12 Eylül darbesi ve cunta yönetiminin tüm partileri kapatıp Özal’ın önünün siyaseten açılmasının olduğunu hiç unutmamak gerekir. 12 Eylül olmasaydı, Özal olsa-olsa ancak Milli Selamet Partisinden milletvekili olabilirdi! Bahçeli-Tansu Çiller
D. Baykal ve M. Ağar olmasaydı Erdoğan’ın “Eski Belediye Başkanı” olarak kalacağı gibi…

Demirel ve Ecevit’in tasfiye edilmesiyle 2002’de Erdoğan ve AKP yönetimi başladı.
-ABD, rahatça Irak’a girdi. Mekke Şerifi sahtekâr Şerif Hüseyin’in, Osmanlı askerlerini öldüren İngiliz askerlerine duacı olduğu gibi, Erdoğan da Amerikan askerleri için dua etti.
-Irak 3’e bölündü, hala kanıyor daha da kanayacak!
Fransa’nın müdahalesi ve El Kaide unsurlarının karadan sokulduğu Libya, onlarca parçaya bölündü. Aşiretler hala birbirini boğazlıyor. Suriye paramparça, Mısır’la ilişkilerimiz hala sıfır! Sisi son oyununu henüz oynamadı!
-İsrail bir kere Lübnan’a, üç kere de Gazze’ye saldırdı! (Şimdi tam bir soykırım uygulayarak çocukları-kadınları-yaşlıları öldürdü! Ama AKP-İsrail ticareti tüm hızıyla devam ediyor.)
-PKK Lideri ve Kandil ile görüşmeler Erdoğan döneminde başladı
Devlet derinliği ve etkisi bölgede kayboldu. Binlerce insan boşu boşuna öldü!
-Özal döneminde başlayan “Kürdistan Devleti” yolu daha da açıldı. AKP desteğiyle Barzani’ye Kuzey Irak’ta, yine AKP’nin izin vermesiyle Suriye’de PKK’ya, (Bölgede 2. İsrail olarak görev yapacak Kürt Devletinin 2 parçası) kurduruldu! Not; Yarın devam edeceğiz…

Sağlık ve başarı dileklerimle

23 Mart 2024

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı

Exit mobile version