Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad yarın yapılacak Arap Birliği zirvesi için Suudi Arabistan’a gitti. Zirve öncesi, örgüte üye ülkelerin dışişleri bakanları Cidde’de hazırlık toplantısı için bir araya geldi.
Suriye heyetinin 10 yılı aşkın süredir ilk kez katıldığı hazırlık toplantısında Sudan’da son durum, Filistin’deki gelişmeler ve Yemen krizi başta olmak üzere bir dizi konunun ele alınması bekleniyor.
Arap Birliği’nin 22 üyesi bulunuyor. 2011’de protestoculara karşı sert tutumu ve ülkede başlayan iç savaş üzerine üyeliği askıya alınan Suriye bu ay örgüte geri kabul edildi.
BBC Arapça Servisi’nden Feras Kilani, Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşünün Orta Doğu için ne anlama geldiğini değerlendirdi.
Suriye 10 yılı aşkın süredir acımasız bir iç savaşın pençesinde. Beşar Esad önce sivil toplumu, ardından da İslamcılar da dahil olmak üzere çeşitli isyancı güçleri ezmek için yakıp yıkma politikası uyguladı. Diğer Arap ülkeleri Esad’a karşı muhalefeti gizlice destekledi ve Devlet Başkanı Beşar Esad bölgede yalnızlaştı.
Suriye’nin Arap Birliği’ne yeniden katılmasıyla birlikte Arap komşuları Esad’ı yeniden aralarına kabul etmeye başladılar. Bu olağanüstü dönüşe yol açan neydi? Bu dönüş Suriye, halkı ve bölge için ne anlama geliyor?
Suriye’de iç savaş bitiyor mu?
Suriye’deki iç savaşta sonun başlangıcına tanık oluyoruz. Esad’ın diktatörlüğüne karşı bir ayaklanma olarak başlayan savaş, Suriye’nin büyük bir kısmının isyancıların kontrolüne geçmesiyle bir iç savaşa dönüştü.
Şimdi muhalif gruplar sadece Türkiye sınırındaki küçük bir bölgeyi kontrolü altında tutuyor.
Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün 2017’de yenilgiye uğratılmasından bu yana, özerk Kürt bölgeleri dışında ülkenin geri kalanı Esad’ın kontrolü altında.
Esad’ın Arap Birliği’ne yeniden katılması sadece sahadaki gerçekliğin tanınması demek. ABD, Rusya ve İran gibi başka aktörler de olduğu için, durumun bir gecede değişeceği anlamına gelmiyor ama bu gelişme için savaşın sonunun başlangıcı denebilir.
Kademeli bir yeniden entegrasyon süreci yaşandı ve hala bazı muhalifler olsa da, Arap ülkelerinin çoğu Suriye rejimini deviremedikleri için bu rejimle birlikte yaşamaları gerektiğini anladı.
Özellikle acil ele alınması gereken birkaç konu var: Birincisi, Captagon adı verilen ve bir tür amfetamin olan uyuşturucu meselesi.
Bu madde Lübnan ve diğer bölge ülkelerine ihraç ediliyor. Esad’ın Suriye’de büyük miktarda Captagon üretilmesine izin verdiğine inanılıyor (İngiltere hükümetine göre, dünyada bu madde üretiminde Suriye’nin payı yaklaşık yüzde 80).
Sadece 2021 yılında Orta Doğu ve diğer bölgelerde 400 milyondan fazla tablet ele geçirildi ve bunun toplam üretimin çok küçük bir kısmı olduğuna inanılıyor.
Bu durum özellikle Suudi Arabistan’da endişe kaynağı. Suudi Arabistan, Suriye’nin Arap Birliği’ne yeniden entegre edilmesinin uyuşturucu arzını kesmeye yardımcı olacağına inanıyor.
İran’la ilgili endişeler de aynı derecede önemli. Bölgedeki baskın Şii güç olarak İran’ın dört Arap başkentinde büyük etkisi var: Bağdat, Beyrut, Senaa ve Şam. Arap Birliği, Suriye’nin örgüte dönüş sürecinin, İran’ın ülke üzerindeki etkisini zayıflatabileceğini ve Orta Doğu’daki “Şii Hilalini” bozabileceğini hesaplıyor.
ABD ve Avrupa Birliği, Suriye’nin yeniden Atap Birliği’ne katılmasına karşı çıkabilir ama yapabilecekleri fazla bir şey yok. Esad devrilmeyecek ve Arap dünyası bu durumun böyle devam edemeyeceğine karar verdi.
Göç eden Suriyeliler ne olacak?
Milyonlarca Suriyeli bu savaş nedeniyle yerlerinden edildi ve birçoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün ve Avrupa’ya göç etti.
Pek çok kişi de ülke içinde yerinden edildi. Sadece İdlib ve Halep vilayetlerinde 3 milyon kişi bu durumda ve çoğunluk kamplarda yaşıyor. Peki bu kadar çok ölüm ve yıkımdan sorumlu olduğunu düşündükleri bir hükümetin kontrolündeki bölgelere geri döndüklerinde kendilerini güvende hissedebilecekler mi?
Esad yönetimi, Ürdün’deki bir zirvede, zulüm riski olmadan bu insanların evlerine dönmelerine izin vereceğine dair söz vermişti ama bu insanlar bu söze inanacaklar mı? Hükümetin kontrolündeki bölgelere dönen yüzlerce kişi tutuklandı.
Geri dönme kararını insanların içinde bulundukları durum belirleyecek. AB‘ye ya da İngiltere‘ye kaçanların Suriye’ye dönmesi beklenmiyor.
Kürtlerin kontrolündeki bölgeler ne olacak?
Kürt bölgeleri Esad rejimi ile hiçbir zaman savaş halinde olmadı ve IŞİD’e karşı mücadeleye yardımcı oldu ancak Türkiye, sınırında bir Kürt devleti fikrini kabul etmiyor.
Birkaç yıl önce Türk ordusunun Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) operasyon düzenlediğini ve Suriye’de sınırın 150 kilometrelik kısmında 30 kilometre derinliğinde bir “tampon bölge” oluşturduğunu gördük.
Esad bu bölgeyi Kürt toprakları üzerinde kontrolü yeniden ele geçirmek ve SDG’yi silahsızlanmaya zorlamak için bir koz olarak kullanabilir.
Bu da Kürtlerin zorlukla kazandıkları bağımsızlıklarının büyük bir kısmını kaybedecekleri yarı özerk bir Kürt yönetim bölgesiyle sonuçlanabilir.
Esad, Türkiye ile anlaşarak Kürtlerle kendi uygun gördüğü şekilde anlaşmasını sağlayacak düzenlemelere de gidebilir.
Kürt bölgelerinde eski IŞİD üyeleri ve ailelerinin cezaevinde tutulduğu devasa kamplar ve bölgedeki 1000’e yakın ABD askeri bu tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Ancak bu Amerikalılar için stratejik bir öncelik mi olacak yoksa Kürt halkı bir kez daha ihanete uğramışlık duygusuyla mı baş başa kalacak, bunu bilmiyoruz.
Hala Esad’a direnen cihatçılar ne olacak?
Bunların sayısını gerçekten bilmiyoruz.
Çok sayıda kişi hem hükümetle hem de IŞİD’le savaşta öldüğünden, belki de geriye El Kaide ya da diğer gruplarla bağlantılı sadece birkaç yüz kişi kalmıştır.
Türkiye ve Suriye arasında, “terörist olarak görülmeyenlerin” ülkelerine geri dönmelerine ya da tutuklanmalarına izin verilmesi için görüşmeler yapılması gerekecek.
Geri kalanlar içinse, IŞİD konusunda olduğu gibi askeri bir çözüm üzerinde anlaşabilirler. Bu son muhalif savaşçılarla başa çıkmak iç savaşı nihayet sona erdirmenin anahtarı olacak.
Son gelişmelerin Orta Doğu üzerindeki etkisi ne olacak?
En büyük doğrudan etki Lübnan üzerinde olacak. Bu ülke ekonomik olarak çok kötü durumda ve tam bir siyasi felç söz konusu olduğundan, Suriye’nin yeniden devreye girmesi olumlu bir etki yaratabilir.
Bu İran’ın etkisine karşı bir hamle olsa da Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkilerin yakın zamanda çözülmesine de yardımcı olabilir.
Esad, Tahran’ın yakın bir müttefiki ve onun rehabilitasyonu genel olarak bölgedeki gerilimi azaltabilir.
Bu durum, son yıllarda Orta Doğu’yu istikrarsızlaştıran bir diğer vekalet savaşı olan Yemen’deki iç savaşın sona erdirilmesi sürecine de katkıda bulunabilir.
Esad, Suriye’de iç savaşı kazandı mı?
Evet, bu Esad’ın Suriye’de iç savaşı kazandığı anlamına geliyor, ama ne pahasına?
Aslında Esad bunu birkaç yıl önce Rusya’nın tam müdahalesi ve IŞİD‘in yenilmesiyle başardı.
Yine de buna bir “Pirus zaferi” denebilir.
Suriye yerle bir oldu, ekonomisi çöktü ve yerinden edilen halkı büyük bir travma geçirdi.
Kaynak: BBC Türkçe