Avrupa Sosyal Demokrat Hareketi Başkanı ve CHP 28. Dönem Milletvekili Aday Adayı Cezmi Doğaner, Hollanda Lahey kentinde düzenlenen Demokrasi ve Türkiye panelinde konuştu.
Türkiye’nin 20 yıldır bir karanlığın içine itildiğini, başta yargı olmak üzere eğitim, ekonomi, sağlık gibi yaşamsal tüm alanların darmadağın edildiğini belirten Doğaner, “Kentler ve kamu kaynakları gerektiği gibi kullanılmamıştır. Liyakat yerine tarikat ve cemaat ilişkileri ön plana çıkmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşamaktadır. 6 Şubat depremi krizin derinliğinin boyutunu göstermiştir. AFAD gibi kurumların acizliği, Kızılay’ın ticarileşmesi, rant hırsının merkezi ve yerel yönetimleri nasıl yönlendirdiği bütün çıplaklağıyla ortaya çıkmıştır. 50 bin olduğu söylenen ama bizim çok daha fazla düşündüğümüz can kaybı, 100 milyar doları aşan maddi kayıplar yaşanmıştır” dedi.
“Çözüm CHP’dir”
Avrupa Sosyal Demokrat Hareketi Başkanı ve CHP 28. Dönem Milletvekili Aday Adayı Cezmi Doğaner, 14 Mayısın, salt bir seçim günü değil, gelecek için bir karar günü olacağını kaydederek,”Ya karanlıkta kaybolacağız, ya da aydınlık yarınlara ulaşacağız. Kurucu parti CHP’ni n altı oku gene aydınlanmanın ışıkları olarak bize yol gösterecektir. 2023’te, 1923’te olduğu gibi çağdaş Türkiye’nin temellerini yeniden atacağız. CHP’nin iktidar olması insan haklarına saygı, demokratikleşmenin hızla tamamlanması, laikliğin güvence altına alınması, ekonomik gelişmenin ve sosyal güvencenin sağlanması, iç barışın geri gelmesi, Türkiye’nin laik, demokratik, uygar dünyanın başı dik, eşit ve onurlu bir üyesi olması demektir. Sizlerin vereceği her oy Türkiye’nin aydınlık geleceğine, kendinizin ve çocuklarınızın esenliğine ve güvenliğine destek verecektir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı ve CHP nin iktidar olması için tüm gücümüz ve enerjimizi ile çalışmalıyız” şeklinde konuştu.
Mevcut yönetim Türkiye’yi ikiye bölmek istiyor. Seçim çalışmaların da bizden olanlar ve olmayanlar ayrımı yaparak “Darülharp” politikası izliyor.
Türkiye’de başta iktidar, egemen güçler ve muhafazakarlar emekçilerin (kendi gibi düşünmeyenlerin) sorununa etnik, dini ve kültürel açıdan bakıyor. Çözüm önerilerini de ona göre topluma sunuyorlar. Son yıllarda yaşanan bütün sorunlar eğitim, güvenlik, işsizlik, deprem vb. Din, yani İslam ve etnik, Türk kimliği veya başka etnik kimlikler üzerinden tartışılıyor.
Kafa karışıklığına sebep olan en önemli hata da bu.
Avrupa’da muhafazakar partiler ve politikacılarda aynı bakış açısı hakim olduğu için, Avrupa’da ırkçı ve ayrımcı politikalar etnik, dini ve kültürel bakış nedeniyle yükselmekte ve yer yer yabancı düşmanlığına dönüşmektedir.
Türkiye ve dünya ’da emekçinin-emeklinin-işçinin-üreticinin-esnafın-iş insanın sorunları sosyal sınıf sorunu ve insanlarımızın sorunlarını etnik, dini veya kimlikler açısından analiz etmek doğru olmayacağı gibi hiçbir konuda sorunlara çözüm bulmak mümkün olmamaktadır.
CEZMİ DOĞANER, “KURTULUŞ CHP’DİR”
Avrupa Sosyal Demokrat Hareketi Başkanı ve CHP 28. Dönem Milletvekili Aday Adayı Cezmi Doğaner, “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı ve CHP nin iktidar olması için tüm gücümüz ve enerjimizi ile çalışmalıyız” dedi.
Türkiye AB’ ye aday adayı bir ülkedir. Oysa, başta Avrupa konseyi, Avrupa İnsan hakları mahkemesi vb. AB Kurumlarının da üyesidir. Avrupa konseyinin, tüm üyeleri bağlayan bir takım ilkeleri, kuralları vardır. Bu ilkelere ve kurallara uymak ve bağlı kalmak aday adayı ülkeleri de kapsar. Bu ilke ve kurallar arasında Batılı anlamıyla “demokrasi” nin tüm gereklerine uymak yükümlülüğü yer alır; “kişi özgürlüğü, siyasal özgürlük ve hukukun üstünlüğü” ilkeleri yer alır.
Bu gibi ilkelere, kurallara, yükümlülüklere uymayan üye devletlerin Avrupa kurumlarında temsil hakkından yoksun bırakılması, hatta üyelikten kesin çıkarılması da, AB Statüsünde yer alır.
AB’ ye üye olmak için başvuran ve AB kurumlarına üye ülke Türkiye. Bu ilkelere ve kurallara uyacağına ve yükümlülüklerini yerine getireceğini Türkiye’ye hiç bir kimse zorla imzalattırmamıştır.
AB-Türkiye arasındaki Sorun: Demokrasi sorunu.
Türkiye’nin verdiği sözlere ve imzasına uyması isteniyor.
Ortak değerlerimiz: “demokrasi, – insan hakları, – hukukun üstünlüğü, – kişisel haklar ve özgürlükler, Adaletli toplum .
Türkiye’nin Ab üyesi olması halinde, üyesi olduğumuz bölgesel işbirliği modellerinin işlemeye devam edeceğini, hatta daha da etkinleşeceğini hesaba katmamız gerekir. Gerçekten de, bu durumda Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu’daki ortaklarımızın gözünde Türkiye’nin değeri ve işbirliği olanakları somutlaşacaktır.
İspanya’nın Latin Amerika’daki, İngiltere ve Fransa’nın Afrika ve ve Asya’daki, Almanya’nın Orta Avrupa’daki öncelikli ilişkileri bunun açık örnekleridir.
Böyle ilişkiler AB içindeki yerimizi de sağlamlaştıracaktır.
AB ve YURT DIŞINDAKİ-AVRUPALI TÜRKLER
Avrupa’da bulunan insanlarımızın bu ülkelerde çalışabilmelerinin hukuksal gerekçesi Avrupa Birliği konusundaki Avrupa’daki gelişmelerle ilgilidir. Avrupa bütünleşmesi çerçevesinde ortaya çıkan Avrupa birliğine üye ülkeler arasında serbest dolaşımı öngörmektedir. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin serbest dolaşım hakları Aralık 1986 yılında gerçekleşmesi gerekirken ertelenmiştir.
Bu çok büyük bir hak kayıbıdır!…
AB üyeliğinden uzaklaşmak, Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarımızın uluslararası hukuk açısından tam bir güvensizliğe düşürecektir. İçinde yaşadığımız çağda insanlar, hukuksal güvenceden yoksun bırakılamazlar.
AB’ye ekonomik ve siyasal açıdan yakınlaşan -AB’ye üye- bir Türkiye ise, insanlarımızın durumlarını hukuksal bir güvenceye kavuşturmuş olacaktır.
Hukuksal açıdan Avrupa’da bulunmaları, AB’nin varlığına ve Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerine bağlı olan insanlarımız, Türkiye’nin AB’den kopmasının kendileri açısından taşıdığı sakıncaları açıkça görmektedirler.
Cezmi Doğaner
Avrupa Sosyal Demokrat Hareketi Başkanı