ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ

Suay Karaman

Atatürk ilke ve devrimlerine karşı saldırıların arttığı bir dönemde, 19 Mayıs 1989 tarihinde Prof. Dr. Muammer Aksoy başkanlığında kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), otuz iki yıldır her türlü olumsuzluğa karşın varlığını sürdürmektedir.

Geçen bu otuz iki yıl içinde ADD yönetimlerine birçok yönetici gelmiş; kimileri başarılı çalışmalarıyla derneği büyütmüş, kimileri de pasif duruşlarıyla derneği olduğu yerde bırakmış, hatta gerilemesine neden olmuştur. Özellikle Suphi Gürsoytrak başkanlığında büyüyen, ülke genelinde ve yurt dışında şubeler açan ADD, büyük bir demokratik kitle örgütü olmayı başarmıştır. Ancak daha sonra yönetime gelen yetersiz ve basiretsiz bazı kişilerin elinde ADD, iç çekişmelerle kısır bir döngüye sokulduğu gibi eski gücünden de değer yitirmiştir.

İçinde bulunduğumuz dönemde, tüm mazlum ulusların kurtuluşuna esin kaynağı oluşturan eşsiz liderimiz Atatürk’ün yanı sıra, Atatürkçü dünya görüşü ile Atatürkçü Düşünce Derneği ağır saldırılarla karşı karşıyadır. Bu nedenle ADD’ye büyük sorumluluk düşmektedir. ‘Yeni Dünya Düzeni’ gibi adlar takarak cazip hale getirmek istedikleri küresel sömürü düzeni için çalışan emperyalist odakların hedefinde, hep Atatürk vardır. Çünkü kurmak istedikleri küresel sömürü düzenine engel olacak tek güç olan Atatürkçü düşüncenin yayılmasından korkmaktadırlar. İşte bu nedenle her tür araçla Atatürk’e saldırmaktan, düşüncelerini yok etmeye çalışmaktan geri durmuyorlar.

Atatürk’ün tüm eserlerine, adını taşıyan tüm örgütlere, düşünce sistemini benimsemiş tüm kişi ve kurumlara yapılmakta olan bu saldırılardan ADD de payına düşeni göğüslemektedir. Varoluş nedeni, Atatürk’ün ektiği tohumları yeşertecek, fidanları besleyecek, verimli neticeleri ile varlığımızı ve bağımsızlığımızı savunacak çalışmalar yapmak olan ADD de, doğal olarak Atatürk’e yönelen bu saldırılardan payını almaktadır.

ADD’nin ana hedefi, Atatürk’ün bütün eserlerine sahip çıkmak ve Atatürkçü düşünceyi geniş kitlelere yaymaktır. Atatürkçü düşünce sisteminde önemli bir yer tutan milli beraberlik, bütünlük ve dayanışmayı korumak için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Atatürkçü düşüncenin, ülkemizin sorunlarının çözümünde eyleme dönüştürülmesi sağlanmalıdır.

Ülkemizin içinde bulunduğu koşulları hepimiz çok iyi görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluş çaresini bize eylemiyle, düşüncesiyle, bütün bir hayatıyla 98 yıl önce göstermiş, Cumhuriyeti ve Devrimlerini Türk Gençliğine ve cumhuriyet sevdalılarına, korumak ve geliştirmek üzere emanet etmiştir. Bu, yalnızca sözde bir miras değil, fikri ve eylemsel bir bütünlüğü ifade eden bir görev, bir sorumluluktur. Bugün bu sorumluluğu yerine getirecek en önemli araçlardan biri de, mücadelesi uğruna şehitler vermiş, toplumun geniş kesimlerince benimsenmiş, fedakâr, cefakâr ve yurtsever üyelerden oluşan Atatürkçü Düşünce Derneği’dir.

Büyük bir bunalım yaşayan Türkiye’nin etkili siyasal partilere, güçlü meslek odalarına, örgütlü sendikalara, saygın demokratik kitle örgütlerine gereksinimi vardır. Bu bağlamda ADD, önemli ve kapsayıcı bir güçtür. ADD’nin kuruluş nedenlerini, kuruluş dönemini ve sürecini, kurucu kadroların, onlara katkı veren aydınların niteliklerini ve ödedikleri bedelleri anımsayanlar, ülke genelinde ulaştığı yaygınlığı ve saygınlığı bilenler, derneğin itibarının ve gücünün de farkındadırlar. Çünkü ADD, devrimci, yurtsever, Kemalist, cumhuriyetçi, Atatürkçü, ulusal kadrolar için, emekten, eşitlikten, bağımsızlıktan, aydınlanmadan yana olanlar için, Cumhuriyet Devrimi konusunda duyarlı, ülkemizin bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği konusunda kıskanç, emperyalizmle mücadelede kararlı yurttaşlar için gerekli bir örgüttür. Bu kadroların ADD’ye sahip çıkmaları, kaçınılmaz bir yurttaşlık görevdir.

ADD partiler üstü bir dernektir ama siyasal, ideolojik bir örgüttür. Günlük partiler siyasetinin bir parçası ya da uzantısı değil, günlük siyaseti Atatürkçü düşünce merkezli olarak besleyebilen bir konumda olmalıdır. ADD, Atatürkçülüğün devrimci, halkçı, ulusalcı, aydınlanmacı, eşitlikten yana, antiemperyalist bir mazlum millet ideolojisi olduğunu savunur. Bu düşünceleri savunan partilerin üyesi olan yurttaşlara açıktır. Ama ADD’yi basamak ya da parti içi siyaset aracı olarak gören siyaset esnafına kapalıdır. Atatürk’ün, “Parti nedir?” sorusuna, “Devrimin siyasal örgütü” yanıtını verdiği dikkate alınacak olursa, Atatürkçü Düşünce Derneği “Devrimin demokratik kitle örgütü” olmak zorundadır.

“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyen bir devrimcinin izinden giden ADD, sadece Cumhuriyet Devrimi, laiklik, ulusal bütünlük gibi yaşamsal konuların yanında yoksulluktan eğitime, tarımdan hayvancılığa, sanayiden kalkınmaya, sağlıktan istihdama, sosyal güvenlikten dış politikaya dek toplumu ilgilendiren tüm sorunlarda bilgi üretmeli, gündem belirlemeli, eylem örgütlemeli ve öncü örgüt olmalıdır.

İşte yalnız ve ancak böyle bir ADD, dağınıklığı, savrukluğu, dedikoduyu, yakınmayı ve siyaseti durum saptaması yapmaktan ibaret sayan bezginliği yenebilir. Atatürk’ün mazlum milletlere örnek olan devrim programını savunabilir. Kısacası böyle bir ADD, Atatürk’ün yolunu yorulmadan takip etme kararlılığındaki milyonlara “yürüyelim arkadaşlar” diyebilir.

25-26 Eylül 2021 tarihinde ADD’nin 16. Olağan Genel Kurulu yapılacaktır ve şu ana kadar dört genel başkan adayı ortaya çıkmıştır. Atatürkçü düşünmeyi içselleştirmeyen, ADD’nin örgütünden yetişmeyen, örgütü tanımayan, Atatürk ilke ve devrimleri ile tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığını benimsemeyenlerden, ADD yöneticisi olmaz; bunun örnekleri geçmişte vardır. Adlarının önünde çeşitli unvanlar bulunan bazı yöneticilerin, bugüne kadar ADD örgütüne yararlı olamadıkları görülmüştür, bilinmektedir. ADD içindeki yurtsever kadroların ortak hareket ederek, ideolojisi sağlam temellere oturan bir ekibin yönetime gelmesi sağlanmalıdır. Ülkemizin en büyük demokratik kitle örgütlerinden olan Atatürkçü Düşünce Derneği’ne yakışan budur. Bugün değiştirilen rejime ve bitirilmek istenen laik cumhuriyetimize karşı dik duran, yurtsever, Kemalizm’i benimseyen demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilere büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü unutmamalıyız.

Suay Karaman, 20 Eylül 2021.

Exit mobile version