Verilere göre Covid-19 pandemisi nedeniyle hayatını kaybeden ABD’li yoksul siyahların ölüm oranı, beyaz zengin adamlardan daha yüksek. İngiltere’de salgın nedeniyle ölen fakirlerin oranı zenginlerin iki misli…
Afrika’nın salgının yeni merkezi olacağı öngörülüyor; yardım gitmezse yüzbinlerce insan ölecek. Büyük ihtimalle kendi derdine düşen ve birbirlerinden maske bile çalan Batılı sömürge devletlerinden oraya yardım gitmeyecek. Gitse bile, yapılan yardımlar bazı sosyal kuruluşların cılız çabalarından ibaret kalacak.
Dünya genelinde 1980’li yıllardan bu yana AIDS’ten 35 milyon kişi hayatını kaybetti, hastalığın kesin tedavisi yok. 2018 yılında AIDS’ten 770 bin kişi, sıtmadan 405 bin kişi öldü. Dünya Sağlık Örgütü her yıl grip (influenza) nedeniyle ölenlerin sayısını 290 bin-650 bin aralığında rapor etmektedir.
Afrika’da çocukların yarısı açlıktan ölüyor. Bob Geldof ve Bono gibi sanatçılar 2000’li yıllardan beri insanüstü bir çaba göstererek Batılı siyasetçilerle ve din adamlarıyla görüştüler. Afrika halkı hem kendi topraklarında sömürülüp aç bırakılıyor, hem de borçlandırılıyordu. Üstelik AIDS virüsü kitle imha silahı gibi kullanılıyordu. Belgesellere konu olan çabalarıyla, bu iki sanatçı ve pek çok yardım kuruluşu açlığa karşı büyük bir yol alınmasına katkıda bulundu. Ancak Afrikalılar artık yardım görmek değil, kendi üretimlerini yaparak ayakta kalmak istiyorlar. Bu nedenle dış yardımlara bağımlı olmanın kendilerini geliştirmeyeceğini düşünerek, buna karşı çıkan Afrikalı sivil toplum kuruluşları var. Sonuçta coronavirüs salgını olsun ya da olmasın, Afrika dünyanın en ölümlü kıtası…
Yeni tip coronavirüs salgını nedeniyle gösterilen bu duyarlılık, neredeyse hepimizde normale dönmüş insanoğlu psikozu yaratıyordu. Olması gerektiği gibi tüm Dünya’da gerekli tedbirler alınıyor, sokağa çıkma yasakları konuluyor, ülkeler aşı bulmak için birbirleriyle yarışıyordu. Emperyalist devletler birbirlerinin maskelerini çalsalar da bu küçük hırsızlıkları, yıllardır çaldıkları hayatların yanında önemsiz bir teferruattı. Afrika, Asya, Ortadoğu…
Gülümseten anlara da tanık oldu dünya… Balkonlardan konser verenler oldu, dans edip sosyal medyadan paylaşanlar oldu. Türkiye’de kahvehanelerin kapatılmasının ardından, kaçak olarak defalarca basılan yerlere para cezaları kesildi. Kaçak berberler yeşillikler arasında kesim yaptılar. Bazı hastalar çarşafları uç uca bağlayarak hastaneden kaçtılar.
ABD basın sözcüsü çıkıp Covid1, Covid2 ve nihayetinde Covid19 diye çeşitleri saymaya kalktı. Halbuki, çeşidi yoktu ve yeni tip corona virüs, 2019 yılında çıktığı için Covid19 (2019-nCoV) adını almıştı. Haber TRT’ye malzeme oldu, gülümsetti.
Türk televizyonlarından birine Küba’dan bağlanan bir yetkili, geçmiş yıllarda ABD’nin Küba üzerine defalarca virüs bombaları attığını söyledi. Şimdilerde Covid-19’un Çin laboratuvarlarında bilerek üretildiğini iddia eden ABD, bazı iddialara göre AIDS’in biyolojik silah olarak üretilmesinden ya da kullanılmasından sorumluydu. Saddam Hüseyin’in elinde kimyasal silah olduğu yalanıyla Ortadoğu’yu kana bulayan ABD’de corona virüs salgınında ölenlerin sayısı 75 bini aştı. ABD Başkanı Trump, normalleşmeden bahsediyor.
İspanya’da 26 bin, İtalya’da 29 bin, İngiltere’de 30 bini aştı ölenler. Normalleşmeden bahsediyorlar. Futbol maçlarının yeniden oynanmasından bahsediyorlar.
Türkiye’de 3600’den fazla kayıtlı ölüm vakası var. Bazı bilim insanları gerçek sayının daha fazla olduğunu, kayıtlara ölüm nedenlerinin farklı aktarıldığını söylüyorlar. Hafta sonları sokağa çıkma yasağı var, marketlerde ve toplu ulaşım araçlarında maske zorunluluğu var. Başta Cerrahpaşa ve Çapa Devlet Hastaneleri olmak üzere canla başla mücadele ediliyor. Pek çok değerli doktor, sağlık çalışanları hayatlarını kaybettiler. Ölüm oranları tam düşmeye başlamıştı ki, normalleşme takvimi açıklandı.
Çünkü dünya ekonomisi bu durağanlığı kaldıramadı. İnsanlar, “açlık ve virüs” arasında bir seçim yapmaya zorlandı. Ya işsizlikten açlığa sürüklenerek evine kapanıp ölecekti, ya da dışarı çıkıp bulaşması muhtemel virüse yakalanacaktı.
Belki virüse yakalanması garanti değildi. Belki tedbir alır, maske ve dezenfektan kullanırdı… Ama evde kalırsa açlıktan ölmesi garantiydi… Bu tıpkı, Emile Zola’nın Germinal isimli romanındaki gibi bir durumdu aslında; pes edip greve son veren ve öleceğini bile bile madene inmek zorunla kalanların durumu gibiydi.
Bilim insanlarının bir yandan ilaç bulma, diğer yandan aşı bulma çabaları devam ediyor. Yeryüzündeki en normal insanlar Bilim İnsanları olduğundan sorunu gerçekçi bir şekilde çözmenin amansız mücadelesini veriyorlar. Dünya’yı yaşanmaz kılan, iklim dengesini değiştiren ve cehenneme çeviren diğer tip insanları da Eski Tip İnsan modeli olarak sınıflandırabiliriz. Ve şimdi ellerini açmışlar, bilim insanlarından yardım bekliyorlar.
Bu kadar “anormal” bir dünya düzeninden, eskiden olduğu gibi “normal” düzene geçecek olmamız ne tuhaf…
Ayça Yılmaz