ANA DİLDE EĞİTİM

rıfat serdaroğlu

Türkiye’yi bölmenin en önemli aparatlarından biri “Ana Dilde Eğitim’dir” Kürtçü-Bölücüler, Hüda-Par adlı Hizbullah artıkları, Şeriat isteyen Yobazlar konuyu yine gündeme getirdiler. Önümüzdeki dönemde “Yeni Sivil Anayasa” diye yine getirecekler.
Şimdi CHP Genel Başkanına soruyoruz;
Resmi Dilimiz Türkçenin yanında, Kürtçe ve Arapçanın da RESMİ DİL olmasını istiyor musunuz? Bu konudaki görüşünüzü açıklamak zorundasınız. Mutlaka!

“Ana Dilde Eğitim” ilk bakışta kulağa hoş gelen, insan hakları ve özgürlükler kılıfına sarılmış zehirli bir şekerdir! Ulus Devletin ve Üniter Yapının düşmanı bir enstrümandır. Konuyu bilmeyenler için anlatalım ki, gerçek ortaya çıksın…

Kaynak Yayınları tarafından 2009 yılında 6. Baskısı yayınlanan “Abdullah Öcalan ile Görüşmeler” kitabının 49-120-152’nci sayfalarında Doğu Perinçek,(Erdoğan ve Bahçeli’nin ortağı) Öcalan’a soruyor;
*Kürtçeyi mi yoksa Türkçeyi mi daha iyi biliyorsunuz?
Öcalan; “Ne Kürtçesi, ben rüyamı bile Türkçe görüyorum. Türkçe meramımı daha iyi dile getireceğime inancım tamdır. Haliyle Türkçemiz kuvvetlidir.
Ben tamamen Türkçe düşünme ve eylem gücümü geliştiriyorum. Kürtçe ise ikinci planda kalan eylem ve düşünce gücüdür. Hatta şunu söyleyebilirim;
Birinci zarf Türkçe, ikinci zarf Kürtçedir. Hemen belirteyim ki, önce Kürtçenin kurtuluşu için çaba harcayanlar var. Bu benim düşüncemde yoktur. Bağımsızlık sağlandıktan sonra bile, uzun süre bağımsızlığı Türkçe ile icra edeceğiz.
Elbette bu temelde Kürt dili gelişecektir ve Kürt kültürü kendi diliyle ifade olunacaktır. Görüyorsunuz beni, bütünüyle Türkçe sistemiyle düşünüyorum.
Bu Kürt’ten çok Türk Halkını ilgilendirir. Türk Ulusunun değerleriyle belki Ecevit’ten daha fazla bütünleşebilirim.
Türk Halkının Ulusal değerleriyle bütünleşmede hiç zorluk çekmem. Kişisel planda Türk Kültürü içinde yaşamak benim için kolaylık sağlar. Ben yaşamımı daha çok Kürtçeyle değil, Türkçeyle götürüyorum”.

Bu sözler hiç yalanlanmadı. Öcalan bugüne kadar bu fikirlerinin aksini de söylemedi. Çünkü o da biliyor ki; Anadil konusu pratik bir sorundur.
Bütün Kürtler arasında ortak anlaşma dili olan bir Kürtçe yoktur. Kırmanci ve Zaza’ca konuşan üç-dört Kürt kökenli vatandaşımız bir araya geldi mi, aralarında doğal olarak Türkçe anlaşırlar. Tunceli Mazgirt’in iki köyünden insanları bir araya getirin anlaşamazlar. Elazığ’da yaşayan Kürt kökenli biri ne Diyarbakır
ne Van ne de Şanlıurfa da konuşulan Kürtçeyi anlamaz.

Ayrıca okuyan, inceleyen herkes bilmektedir ki;
*PKK kamplarında anlaşma dili, Türkçedir.
*PKK Kongrelerinde Türkçe konuşulur, PKK’nın yayınları ve iç yazışmaları Türkçedir.
*PKK elemanlarından İran’ın Kürdü, Suriye’nin Kürdü, Türkiye’nin Kürdü bir araya geldiklerinde ne Arapça ne Farsça ne de Kürtçe ile anlaşamazlar. Anlaşabildikleri ortak anlaşma dilleri, sadece Türkçedir.

PKK’nın ve onun siyasi ayakları olan HDP-KCK’nın, ana dilde eğitim hakkı talepleri ve zaman zaman cezaevindeki militanlarını açlık grevlerine sürüklemeleri ülkeyi bölme hareketinden ve kendi örgütlerini diri tutma gayretinden başka bir şey değildir.
Aksi takdirde, günlük hayatta anlaşma pratiği olmayan, kamusal hayatta yazılma ve kullanılma olanağı bulunmayan, hukuk dili olarak gelişmiş bir dil olmayacak olan, küresel ekonomik sistemde karşılık bulması mümkün olmayan, bilim ve uygarlık dili olarak kullanılamayacak kadar dar bir yapısı olan bir dili niçin istesinler ki?
Ana dilde eğitim-öğretim talebinin; Kürt kökenli vatandaşlarımızı cahil bırakmanın, bölgedeki insanımızı köle olarak kullanmaya devam etmek isteyen her biri onlarca köy sahibi toprak ağalarının ve siyaset cambazlarının işine geldiği o kadar açık ki.

Bakın rahmetli M. Bedri Gültekin kitabında neler soruyor;
*Kürtçeye çevrilmiş bir Sümer tableti var mı?
*Hititler ile Mısırlılar arasındaki Kadeş Antlaşmasının Kürtçesi var mı?
*Orhun Yazıtlarının Kürtçesi var mı?
*Adam Smith-Ricardo- Stuart Mill’in Kürtçeleri var mı?
*Darwin’in evrim teorisinin Kürtçesi var mı?
*Marks’ın Kapital’inin Kürtçesi var mı?

Elbette ki yoktur, olması da mümkün değildir. Bugün için Kürtçenin her hangi bir lehçesiyle Doktor-Avukat-Savcı-Yargıç-Mimar-Mühendis ve Bilim insanı yetiştirmek olası değildir. Tunceli Üniversitesi’nde Kürtçe öğretilen bölüme 3 yılın sonunda giden öğrenci kalmamıştır. O zaman bunların ısrarı niye?

Dünya her konuda süratle ilerliyor. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki mesafe gittikçe büyüyor. Siz, bilim ve uygarlık dilinde karşılığı olmayan bir dille, bu acımasız dünya ile nasıl yarışacaksınız?

Türkiye de yaşayan her vatandaşımızın ana dilini öğrenmek, kültürünü yaşatmak en doğal ve vazgeçilmez hakkıdır. Devlet buna önayak olmalıdırİnsanlarımızın ana dillerini-kültürlerini öğrenmeleri ve yaşatmaları için devlet önayak olmalı ve yerel yönetimler kanalıyla yapılacak bu projelerin mali desteğini ve denetimini tamamen üstlenmelidir.
Fakat “ana dilde eğitim ve öğretim” mümkün değildir. Hiçbir devlet kendisini bölecek bir projeye geçit vermez, vermemelidir.

AKP ve larvaları fırsat bulurlarsa bunu yaparlar mı?
Dakika sektirmeden yaparlar. Başka türlü adamı “Eşbaşkan” yapıp, “Yahudi Cesaret Madalyası” takıp, bir taraftan Türk düşmanı Papa’nın önünde diz çöktürüp, diğer taraftan Arap Kralının veledinin elini öptürürler mi?

Sağlık ve başarı dileklerimle

09 Mart 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

YARGI / ORDU HAZIROL’DA

“Yılanlar deri değiştirirler ama zehirleri hep aynıdır!”

Bir Siyasal Ümmetçi, bir İhvancı, bir Tarikatçı, bir Cemaatçi, bir Evanjelist,
bir Haredi Yahudi asla Demokrat-Cumhuriyetçi olamaz!

ABD Dışişleri Bakanı olan kişi alnına HAÇ işareti çizip TV’ye çıkabiliyorsa, İsrail Din Devletinin Başbakanı Netanyahu gözünü kırpmadan çocukların üzerine bomba atma emrini verebiliyorsa, Türk Askerlerini canlı-canlı yakarak öldürten bir cani, takım elbise giyip kravat takabiliyorsa, bir Badem “Demokrasi bizim için hedef değil araçtır. İstediğimiz istasyona gelince ineriz” diyebiliyorsa, bunlara DEMOKRAT diyebilir misiniz?

Yobazlar için din-ırk-etnik köken-ülke fark etmez. Bunlar, dünyanın her yerinde aynıdır ve insanların başına bela olmaya yemin etmiş zararlı mahluklardır. Yobazlardan her türlü kötülük beklenir, hatta tüm canlı bombalar bu zavallıların içinden çıkar…

2007 yılından beri, bizdeki Ümmetçilerin gerçek yüzlerini Türk Milletine anlatmaya çalıştım. Etmeyin eylemeyin, yanlış yapıyorsunuz, bunlar asla Demokrat olamazlar, dedim. Çeşitli örnekler gösterdim, kendi söylemlerinden, davranışlarından alıntılar yapıp, yurtiçinden-yurtdışından
yaşanmışlıkları anlattım.
Başarılı olamamışım ki, ülkemiz hangi noktalara geldi!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Demokrasinin en temel direklerinden “Hukuk Devleti” yerle bir edildi. Özellikle Yüksek Yargı önce FETÖ’ya, sonra da AKP-MHP’ye köle edildi. Yüksek Yargı köleliği, emir almayı kabullenince, seccade şeytanları bu gücü, “Devlet Sopası” olarak kullanmaya başladılar!
Ülkemiz “Hukuk Devletleri” sıralamasında en sonlara sürüklendi!

Türk Ordusu Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, CB Erdoğan’ın TV’deki açık emrine uyarak, o istediği için Ana Muhalefet Genel Başkanı için dava açabiliyorlar!
Farkında değiller! Esas davayı Türk Milleti bu emireri Paşalar için açacak.
Sınırlarımız elek olmuş, Ortadoğu’nun iti-uğursuzu-teröristi vatana dolmuş.
Türk Askerlerini öldüren caniler, Gaziantep’te işletme açmış, Boğaz Köprüsünde Askerlerimiz boğazlarından kesilerek öldürülmüş, ülke bu Paşaların gözlerinin önünde uyuşturucu ticaretinin merkezi olmuş, Burnumuzun dibine bir adet TERÖRİSTAN, bir adet CİHATİSTAN devleti kurulmuş, Paşaların dünyadan haberleri yok…

Bir ülkede YARGI ve ORDU, Cumhurbaşkanının emriyle HAZIROL’A geçiyorsa, o ülkede ne Demokrasiden ne Cumhuriyetten ne Laiklikten ne Özgürlüklerden bahsedebiliriz.

İşin tuhaf tarafı, zamanında bizi dinlemeyenler, tehlike karşısında bir olup mücadele başlatmayanlar yine bize; “Hadi ne duruyorsunuz, bir şeyler yapın” diye sesleniyorlar!

DOĞRU Parti olarak önce şuna inanırız; “Her Millet Layık olduğu yönetimle idare edilir!”

DOĞRU Parti olarak bizler elbette ki mücadele edeceğiz.
Atatürk’e ve onun ilke ve devrimlerine, ölümüne sahip çıkacağız.
O’na olan borcumuz hiç bitmeyecek.

Yalnız bu defa, kim yanımızda, kim karşımızda olduğunu bilmek ve kayıt altına almak istiyoruz. Kim Demokrat, kim Ümmetçi bilmek istiyoruz…

Sağlık ve başarı dileklerimle

08 Mart 2025

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı

Exit mobile version