AKP’NİN 23 YILINDA KİTLE HAREKETLERİ

mehmet-akkaya

2002 yılının son 2 ayını da dikkate alırsak, AKP’nin iktidara ilk gelişinden bu yana 23 yıl geçti.

Bu 23 yıldaki dikkate değer kitle hareketlerini ele almadan önce, AKP iktidarı döneminde kitleleri hareketlenmeye zorlayan sebepleri özetlemek gerek;

a-) Atatürk’ün tanımıyla “Türkiye Cumhuriyetinin temel karakteri olan bağımsızlık”, bu dönemde önceki iktidarlarda olmadığı kadar büyük yaralar aldı. Bu eğilimin tetiklediği sayısız eylem oldu.

b-) Emperyalist merkezlerin arzularına uygun olarak bugünlerde yeni bir hamlesini gördüğümüz yeni Osmanlıcılık ve bölücülüğün adem-i merkeziyet girişimleri, Cumhuriyet devletinin üniter yapısını değiştirmek amacıyla Özal’ın ANAP iktidarı döneminden beri güç birliği yapmaktadır. AKP iktidarı döneminde en ciddi ataklarını yapan ittifak, her defasında yüz geri olmuş olsa da, kamu düzenine ve toplumsal hayata önemli zararlar verdi. Bu girişimler irili ufaklı eylemlere yol açtı.

c-) 12 Eylül darbesi ile başlatılan Türkiye Cumhuriyetinin halkçı ve kamucu ekonomisini tasfiye çabaları, AKP iktidarında daha da hızlandı. Özelleştirmelere karşı sayısız eylem oldu.

d-) Önceki iktidarların tahribatları üzerinden ilerleyen AKP iktidarı, eğitim sisteminin, kamu idaresinin ve sosyal hayatın temellerinden biri olan laikliğe de önemli zararlar verdi. Cumhuriyetin yasakladığı tarikatlar, 1940’lardan sonra giderek artan ölçüde, AKP döneminde ise önceki iktidarların toplamından daha fazla olanaklarla büyütüldüler. Devşirdikleri mürit sayısı, ulaştıkları mali, siyasi ve medya güçleri, iktidar mevzilerinde, devlet bürokrasisinde ve kamu idaresinde sunulan olanaklar, Cumhuriyet devleti ve toplum hayatı için tehdit boyutuna ulaştı. Bütün bunlar büyük toplumsal tepkilere yol açtı.

e-) 12 Eylül sonrası milli tarımın tasfiyesi, AKP iktidarı döneminde daha da hızlandı. Tarımsal KİT’ler kapatıldı ya da satıldı. Çiftçi nüfus köyünde barınamaz, hayvancılık yapamaz, ekemez, dikemez edildi. 1980 öncesi “tarımda kendine yeten yedi ülkeden biri” olmakla övünen ülkemiz, hayvancılıkta ve tarımsal ürünlerin büyük kısmında dışa bağımlı hale getirildi.

f.1.) Cumhuriyetin halkçı ve kamucu döneminde kazanımlarını geliştiren çalışma hayatı, AKP iktidarı döneminde hem mevzuatta, hem uygulamalarda önemli yaralar aldı. İş güvencesi zayıflatıldı, taşeron işçiliği, kiralık işçilik, belirli süreli sözleşme gibi kölece çalışma biçimleri yasal hale getirildi.

f.2.) Özal’ın yabancı sermayeyi çekmek için “Türkiye’de işçilik ucuz” söylemi, ete kemiğe büründü.

Toplu sözleşmelerin bile önemi zayıfladı. İktidarın planlı göçmen uygulaması ile yabancı işçilik ve yerli- yabancı kaçak işçilik, çakışma hayatını tehdit edecek boyuta ulaştı. İşçilik ucuzladı, asgari ücret ortalama ücret oldu.

f.3.) Anayasal grevler yasaklamalarla yapılamaz oldu.

f.4.) İktidar eliyle yandaş sendikacılık büyütüldü. Boyun eğmeyen sendikalara müdahale edildi, üyelerine el konuldu.

f.5.) Sosyal güvenlik yasasında yapılan değişikliklerle emekli olabilme koşulları daha da ağırlaştırıldı, emekli aylığı bağlama oranları düşürüldü. Emekli, sefalet koşullarının da altına itildi. EYT’ler başta olmak üzere emekliler eylem üzerine eylem yaptılar. Sonuçları oldu.

f.6.) Kamu kurumları ve belediyeler, taşeron cehennemlerine dönüştürüldü. Büyük isyanlar oldu, önemli sonuçları oldu.

*

AKP iktidarının, emperyalistlerin arzuları için veya partisinin ideolojik ve sınıfsal tabiatı gereği yaptıkları, Cumhuriyete, toplumsal hayata ve emekçi sınıflara karşı tutumu, sayılamayacak kadar kitle hareketine yol açtı.

Bu yazıda, AKP’nin 23 yıllık iktidarı döneminde dikkate değer eylemleri hatırlamaya çalışacağız.

1-) 2003 YILINDA ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ İŞGALİ NASIL ÖNLENDİ?

ABD, İngiltere ve Fransa, AKP’nin iktidara geldiği günlerde Irak’ı işgale hazırlanıyorlardı. ABD, Türkiye’nin de işgale katılmasını, hatta cephenin ön hatlarında Amerikan askerleri yerine Türk askerlerinin çarpışmasını istiyordu.

Ecevit’in başında olduğu DSP-MHP-ANAP iktidarı, ABD’nin bu isteğine direndiği, Irak’ın işgaline taraftar olmadığı için, iktidardan düşürülmüştü. Ecevit hastanede komploya kurban edilmek istenmiş, partisi parçalanmış, bizzat hükümet ortaklarından biri sayesinde hükümet erken seçime sürüklenmiş ve alaşağı edilmişti. Kayıtlara “darbe” diye geçmese de, gerçek bir Amerikan darbesiydi yapılanlar.

3 Kasım 2002 seçimleri sonrası, 18 Kasım’da fiilen iktidarı devralan AKP, hükümete gelişi üzerinden daha 100 gün geçmişti ki, emperyalizmin Irak’ı işgaline askeri olarak destek olmak, fiilen de işgale katılmak amacıyla 25 Şubat 2003 tarihinde TBMM’nin onaylaması için bir tezkere hazırladı. Tezkerenin tam adı; “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümete yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi” idi.

Tezkere Mecliste onay alamadı, reddedildi.

Bunun üzerine işgalci emperyalistler isteklerini tırmandırdılar. Basra Körfezi’nden yapacakları saldırıya ek olarak, kuzeyden, Türkiye topraklarından da saldırmak istiyorlardı. Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarına, 255 savaş uçağı, 55 savaş helikopteri ve 60 ile 80 bin kişilik ordu ile 6 ay boyunca yerleşecek, saldırıyı buradan yapacaklardı.

Bu durum;

NATO, ABD, İngiltere ve Fransa’nın fiilen ülkemizi işgal etmesi demekti.

Topraklarımız, bir komşumuza karşı emperyalist işgal üssü olarak kullanılmış olacaktı.

Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermiş bir ülke için, kendisine karşı ihanet demekti.

ABD’nin ülkemizi de parçalayarak kurmaya çalıştığı “Üç İsrail” planı fiilen gerçekleşmiş, parçalanacak ülkemizin her parçası, emperyalizmin çizmeleri altında sömürgeye dönüşecekti.

Böylesine sonuçları olacak niyetler…

Yeni bir tezkere hazırlandı ve 1 Mart 2003 tarihinde TBMM Genel Kuruluna getirildi.

ABD, tezkerenin çıkacağından öylesine emindi ki, İskenderun’dan Hakkari’ye kadar uzanan Irak ve Suriye sınırına askerlerini yerleştirmek amacıyla binlerce dönüm arazi, çok sayıda depoyu kiralamış, İskenderun limanına askerlerini ve silahlarını indirmeye başlamıştı bile.

Ancak ABD’nin ve AKP’nin beklediği olmadı, tezkere kıl payı da olsa reddedildi. Bu sonuçta beş kuvvet etkili olmuştu.

• Biri MGK idi, Türk Ordusu idi… Erdoğan ve AKP, MGK’den tezkereyi destekleyen bir tavsiye kararı beklediler. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tezkereye sahip çıkıyor, Türkiye ile ABD arasında imzalanan “Mutabakat Muhtırası’nın Türk Silahlı Kuvvetlerine Irak’ta PKK’ya müdahale fırsatı verdiğini” iddia ediyordu. Oysa Tezkerenin “Mutabakat Muhtırası”, meşru müdafaa dışında TSK’nin PKK güçlerine silah kullanmasına izin vermiyordu. Sonuç olarak Özkök’e rağmen MGK’dan tezkereye destek çıkmadı.

• İkincisi MGK’ya da başkanlık yapan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’dir. Sezer, Irak’a saldırı için “Uluslararası meşruiyet” aranmasını istedi. Bu istek tezkerecilere önemli frendi, MGK’dan onay çıkmamasını güçlendiren etkisi oldu.

• Üçüncüsü TBMM dışından Doğu Perinçek’in başkanı olduğu İşçi Partisi’dir. Parti, yönettiği televizyon ve gazeteden etkili yayınları, milletvekillerine mektupları, kimi vekillerle görüşmeleri, topluma yönelen kapsamlı propaganda çalışmaları ile sonucu belirleyen kuvvetler arasında yer aldı.

• Dördüncüsü Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Partisi parlamentoda etkili bir mücadele verdi. CHP tarihinin destansı mücadelesi denebilir hatta.

• Beşincisi de Emek Platformu önderliğinde meydanlara inen büyük halk kitleleridir. Buna aşağıda tekrar geleceğiz. CHP’nin mücadelesini biraz daha açmak gerek;

CHP’NİN MÜCADELESİ

CHP Genel Sekreteri Önder Sav, TBMM Genel Kurulunda İskenderun Limanına yanaşan Amerikan gemileri için “düşman gemileri” diyordu. CHP Grup Başkan vekillerinden Mustafa Özyürek o günleri şöyle anlatıyor;

“CHP ve lideri Deniz Baykal karşı kampanyayı başlattı. Grup toplantılarında Baykal, ‘Türkiye tarihine yakışan bir karar alacağız’ diye haykırıyordu.

1 Mart günü Hükümet, görüşmelerin kapalı olmasını istiyordu. ABD’nin bir Müslüman ülke olan Irak’a saldırısına destek verecek tezkerenin savunulmasını halk duymasın istiyorlardı. Oturumu Meclis Başkanı Bülent Arınç yönetiyordu. Önder Sav, usul hakkında söz alarak etkili bir konuşma yaptı. Arınç uzun konuşmaya müsamaha etti. Önder Sav’ın “ABD’den değil, Allah’tan korkun” diye bitirdiği konuşması AKP’lileri tedirgin etti.

Kapalı oturuma geçildi. Baykal bir saat on dakika süren etkili bir konuşma yaptı. Tüm milletvekilleri dikkatle dinlediler ve bana göre etkilendiler.

Oylamaya 533 milletvekili katılmıştı. 250 ret, 264 kabul ve 19 çekimser oy çıktı. AKP’liler kabul oyları fazla çıkınca alkışlamaya ve birbirlerini kutlamaya başladılar. CHP grup başkan vekili olarak, ayağa kalkıp “Anayasanın 19. maddesine göre kabul için 267 oy gerekir, 264 çıktığına göre tezkere reddedilmiştir” diyerek itiraz ettim. Bülent Arınç, beni ve AKP Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz’u toplantıya çağırdı. Beni dinleyip anayasayı inceleyince ‘Özyürek haklı’ dedi.

Kapalı oturumun tutanakları 10 yıl geçince açıklanması gerekirken, 22 yıl geçmesine rağmen AKP’li Meclis başkanı tarafından açıklanmadı. Kimlerin nasıl oy verdiği bilinsin istemediler.

Zaman içinde, AKP’de tezkereye “hayır” oyu verdiği saptananlar milletvekili yapılmadı. Bazı milletvekilleri partiden uzaklaştırıldı… Başkan Bush ve ekibi, tezkerenin reddinin intikamı için 4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de Türk Özel Kuvveti’nin 11 askerinin başına ABD askerleri tarafından çuval geçirildi.”

TEZKEREYE KARŞI İŞÇİ HAREKETİ

1999’da ABD’nin Irak’a birinci saldırısı döneminde kurulan “Savaşa Hayır Platformu”, 2002’nin ilk günlerinde yeniden canlandı. Bu kez Emek Platformu da vardı. Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK, Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen, TMMOB, TÜRMOB, BASK, TTB, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, emekli örgütleri ve daha onlarca örgüt. 163 örgüt “biz de varız” demişlerdi. AKP yanlısı diye bilinen sendikalar, dernekler de vardı güçbirliğinde.

Basında ise, AKP’yi iktidara getiren kalemşorlar yine kolları sıvamıştı.

Örneğin Mehmet Ali Birand, “TBMM reddederse ne olur? … Bence, fatura öncelikle AKP’ye kesilir”

Taha Akyol da, “Tezkere cumartesi günü kabul edilir, edilmeli de…” diyordu, durumdan emin halde.

Türkiye’nin her yerinden milletvekilleri faks, telgraf, telefon, SMS ve e-mail yağmuruna tutuldu.

Tezkerenin TBMM’de görüşüldüğü 1 Mart 2003 tarihinde, Sıhhiye Meydanı’na 100 bin emekçi toplandı.

AKP yanlılarının, dinci örgütlerin de içinde olduğu en geniş güçbirliği, emperyalist işgale ve Irak’a saldırıya karşı sahaya inmişti. Haber geldi. Tezkere kıl payı reddedilmiş. İşçi sınıfının önderliğindeki hak kitleleri emperyalist işgale dur demişti. Herkeste büyük sevinç…

Kabul edilmesi için 267 destek alması lazımdı. Oylamaya 533 milletvekili katılmış, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oy çıkmıştı. Tüm milletvekilleri ile katılan CHP’nin 178 oyu vardı. O gün CHP dışında 78 milletvekili daha ret oyu verdi. 8 bağımsız milletvekilinin ret oyu verdiğini düşünürsek, 70 AKP’li vekilin ret oyu verdiğini, 19’a yakın AKP’linin da çekimset kaldığını düşünebiliriz.

O gün Türkiye 3 milletvekili farkla Türkiye’nin işgal edilmesini önlemişti. Ret oyu veren AKP’li milletvekilleri sonraki yıllarda partiden tasfiye edildiler.

Bu sonuca yol açan 163 örgüt, Sıhhiye Meydanını dolduran Emek Platformunun önderliğindeki 100 bin emekçi ve sonuçta payı olan diğer kuvvetler, Türkiye tarihinin unutulmazları arasına girdiler.

Tezkerenin reddinden sonra Savaşa Hayır Platformu, “İpek Yolu Barış Yoludur. Ülkemizin İşgaline Son” olsun sloganı ile Diyarbakır, Silopi ve İskenderun Limanı’nda mitingler yaptılar.

Amerikan kuvvetleri ülkeden kovulmuştu.

19 MART TEZKERESİ

9 Mart 2003 tarihinde Siirt’te milletvekili seçimi yenilendi, Erdoğan milletvekili yapıldı. Hükümetin istifası ile Erdoğan’ın başbakanlığında 14 Mart 2003 tarihinde 59. Hükümet kuruldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 19 Mart 2003 günü, gece saat 23.00’de TBMM’ye yeni bir tezkere verildi. Hemen sonrasındaki gün, 20 Mart günü Genel Kurul’da görüşüldü ve kabul edildi. 21 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlandı. 1 Mart’ın rövanşı alınıyordu sanki.

Tezkere, 6 ay süresince Türk askerlerinin Kuzey Irak’a girmesine ve yabancı uçakların hava sahamızı kullanmasına izin veriyordu.

Tezkerenin kabul edilmesinden yaklaşık 5 saat sonra, ABD uçakları Bağdat’ı bombaladı. Sonraki yıllarda, bombalayan uçakların İncirlik’ten kalktığı öğrenildi.

2-) EYALET GİRİŞİMİNE KARŞI İŞÇİ HAREKETİ

Daha iktidara geldiği ilk günlere ABD’nin savaş uçaklarına, askeri helikopterlerine ve askerlerine topraklarımızı açmaya çalışan, komşumuz Irak’ı emperyalistlerle birlikte işgal etmeye kalkan AKP iktidarı, hükümetteki ikinci önemli adımını da yine emperyalist planlara ayırdı. İşbaşına geldiğinin daha birinci yılında Türkiye Cumhuriyeti devletinin devlet yapısını köklü olarak değiştirmeyi, merkezi üniter devleti dağıtarak eyalet sistemini amaçlayan beş ayrı kanun taslağı hazırladı ve yasalaştırmaya kalktı.

2003 yılı sonunda TBMM’ye sunacak şekilde devlet yapısıyla ilgili ayrıntılı beş ayrı plan hazırlanması için, muhtemelen iktidara geldikleri ilk günlerden beri çalışıyor olmalarılar.

Söz konusu girişim Irak’ın işgali kadar önemliydi emperyalist merkezler için. 12 Eylül darbesinin hemen ardından, bütün güçlerini bu amaç işin harekete geçirdiler; OECD, Dünya Bankası ve IMF rapor üstüne rapor yayınlıyor, kimi görüşmelerle iktidarları sıkıştırıyor, NGO dedikleri besleme örgütleri ve medyadaki görevlileri ile toplumu hazırlamaya çalışıyor, TÜSİAD gibi büyük sermaye örgütleri ile de iktidarları kuşatmaya çalışıyorlardı.

ANAP iktidarı ve Özal, dünden razıydı buna. O da iktidara gelişinin ilk yılında bu amaç için mesai harcamış, 1984 yılında belediye mevzuatını değiştirerek belediyelerin gelir kaynaklarını artırmış, belediyeleri ihale cennetine dönüştürmek amacıyla, belediye yönetimlerinin Belediye İktisadi Teşekkülleri (BİT) dedikleri şirketler de kurabilmesine yol veren hamleler yapmıştı.

AKP iktidarı ise sorunu kökünden çözmek için kapsamlı taslaklar hazırlamıştı. İktidarda ulaştığı güç yüzünden kendinden emindi tabi.

29 Aralık 2003 günü Meclis’e sunduğu, 14 ve 15 Ocak 2004 günleri ise TBMM Komisyonları’nda değiştirilmeden kabul edilerek Genel kurula gönderilen beş kanun tasarısı, şunlardı;

• Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı

• Belediye Kanun Tasarısı

• Büyükşehir Kanun Tasarısı

• İl Özel İdaresi Kanun Tasarısı

• Belediye ve İl Özel İdaresi Gelirleri Kanun Tasarısı

BEŞ TASARININ AMAÇLARI

Tasarıların amaçlarını şöyle özetlemek mümkün; …

***************

NOT: YAZININ DEVAMINI DERGİYE BIRAKIYORUM. ORADAN OKUMAK MÜMKÜN

Dergi, Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin il ve ilçe örgütlerinden ve kitapçılardan temin edilebilir.

Mehmet Akkaya

Bilim ve Sosyalizm Dergisi / Mayıs-Haziran 2025

Exit mobile version