Seçimi Beklerken

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

‘Bir ferdin, bir milletin ‘ben hür olmayacağım, esir olacağım’ demek hakkı yoktur.

J.J.Rousseau

 

Seçimi Beklerken

 

Samuel Becket’in ‘Godot’u Beklerken’ adlı oyunu sonu gelmeyen anlamsız bir bekleyişin anlatıldığı bir hikaye. Oyuncular kim ya da ne olduğunu bilmedikleri bir şeyi ya da birisini her gün yenilenen bir umutla bekleyerek kurtarılmayı bekler ve bekleme sürecinde geleceğine ait umudu tüketirler. Beklenilen Godot zaten hiç gelmeyecektir. Hatta belki de hiç var olmamıştır.

Teması ‘umudu beklemek’ olan eser yaşam sevincimizin törpülendiği,  zihinsel ve eylemsel olarak tükendiğimiz, ’kötünün iyisi’ olarak nitelendirdiğimizle avunduğumuz ruh halimizi, yıllardır içinde bulunduğumuz eylemsizlik halini ve bunun ağır faturasını hatırlatıyor.

Son 21 yılımız AKP iktidarının rezilliklerini, insanlığa ait ne kadar değer varsa üzerinde tepinildiği bir yıkım ve ihanet sürecini izlemekle geçti. Yakıp yıkmalarına, tecavüzlerine, gerçek hayatta olamayacağını düşündüğümüz zalimliklere ve sapkınlıklara, hak ihlallerine, Cumhuriyetten geriye tanıdık bir şey bırakmayan yıkım ve talanlarına, vahşi bir işgale, üniversiteleri, yazar, çizerleri, meslek kuruluşları, basını, sendikaları ile hep birlikte tanık olduk. Hiçbir zaman gelmeyecek kurtarıcının kapımızı çalacağı ya da ufuktan belireceği anı bekleyerek yıllarımızı, kaynaklarımızı, değerlerimizi ve kurumlarımızı kaybettik. Kurtarıcının kendi gücümüz ve kararlılığımızda, savaşçı damarımızda, devrimci çözümlere yönelmekte olduğunu anlamak istemedik.

Seçimle yatıp kalktığımız, dünyadan yalıtıldığımız günlerin sonuna geliyoruz. Siyasetçilerin şantaj kasetleriyle getirilip, şantaj kasetleriyle götürüldüğü, kurbanın cellatla, celladın kurbanla kolaylıkla yer değiştirdiği, emperyal merkezlerden siyasetlerin dikte edildiği, boş vaatlerle, içeriksiz, apolitik seçim konuşmalarıyla geçen kaygan bir seçim dönemini geride bırakıyoruz. Ölümle kanser arasında bir tercihe zorlandığımız, seçenekler arasında bir farkın olmadığı, yıkma ve bölme yarışının yapıldığı bir seçime gidiyoruz.

Liberaller, siyasal İslamcılar ve tescilli Cumhuriyet düşmanlarının TBMM’i biçimlendireceği seçim sonrasında karşımıza çıkacak iki seçenek de gelecek kuşaklara miras olarak esareti ve ölümü bırakmak anlamına gelen liberal politikaları devam ettirme niyetinde görünüyor.

Seçim sonrası sürece, ertelenen sorunlar, artan enflasyon, işsizlik, yükselen döviz kurları, seçim öncesinde verilen sözlerin yerine getirilemeyecek olmasının neden olacağı öfke ve hayal kırıklığı ile girilecek.

14 Mayıs sonrasında gerçek bir parlamenter rejime geçileceğini, devlet aklının, yargı bağımsızlığının, kuvvetler ayrımının oluşturulacağını, kamuculukla yok edilenin yerine konacağını, tarikat ve cemaatlerin önünün kesileceğini düşünenleri bekleyen hayal kırıklığı olacak.

Kitlelerin kendine güvenmekten, örgütlenmekten, birleşmek ve bir güç merkezi haline gelmekten başka bir çıkar yolu kalmadığı günlere yol alıyoruz.

Atatürk, cumhuriyeti büyük bir liderlikle, zeka, bilgi ve cesaretle kurmuştur. Toplumunu 1000 yıl ileriye götüren, yurttaş yapan bir büyük dehanın kurduğu Cumhuriyette hiçbir siyasetçinin bu kadar zavallı olmaya ‘ben hür olmayacağım, esir olacağım’ demeye, piyasacılığı saplantı haline getirmeye hakkı yoktur. Mafya-tarikat rejimine dönüşen ülkemizin içine battığı devasa sorunlar ancak yeniden devrimle, kamucu politikalarla çözülebilecek sorunlardır.

Toplumun temel sorunlarının çözümünün kamucu ekonomide, ekonomik krizin derinleşmesini önleyecek radikal kararlar alınmasında, haksız servetlerin kamulaştırılarak kaynak yaratılmasında olduğu gerçeğini çok geç olmadan fark edileceği günleri görmeyi umuyoruz. Son yılların gelişen bütün ekonomileri devletçidir. Borç alarak bağımsız ve onurlu bir hayat yaşanamayacağını, borç almanın övünülecek değil esareti derinleştiren zavallı bir davranış olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Neoliberal sistemin yarattığı ekonomik ve ahlaki çöküş ve derinleşen yoksulluk kamucu politikaların önemini gösterecek, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçlarını ortaya çıkaracaktır. Kemalist devrimin halkçı ve devletçi uygulamaları tekrar gündeme gelecektir. Geleceğimizin kuruluş ayarlarına dönmemize, kamucu politikalar oluşturulmasına bağlı olduğunu hep birlikte yaşayarak göreceğiz.

Atatürk devrimini kaldığı yerden devam ettirmek zorunda olduğumuz, ülkemizin bağımsızlığı ve bütünlüğü için Atatürk’e her zamankinden daha çok ihtiyaç hissettiğimiz günleri yaşıyoruz.

Ülkemiz Kemalist devrimden ayrılmanın bedelini mafya –tarikat rejiminin eline düşerek büyük kayıplarla ödemiştir. Daha iyi bir geleceğin özlemini duyan herkes için bir kez daha ‘Çıkış Yolu’ Atatürk mucizesi ve Atatürk’te birleşmekten geçecektir. Atatürk’ün sözleriyle ‘Milletin İstiklalini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır.’

 

Mehtap Kaynak

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Seçimi Beklerken

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sonsöz Gazetesi | İlkeli Gazeteciliğin Yerel Öncüsü ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin