BİR DARBE GİRİŞİMİ HİKAYESİ!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Örnek Resim

“Yine ter içinde uyandı! Hemen her gece bu kabusu görüyordu. Bu çile ne zaman bitecekti?” Gördüğü kabus şu idi;

Lağım patlamıştı, pislik-kokuşmuşluk-iğrençlik sarmıştı tüm vatanı.
Etrafı b.k götürüyordu. Durum gittikçe tehlikeli olmaya başlamıştı.
Belediye ekibi, Haram Havuzu Yapımcıları, Hırsızlar, Rüşvetçiler, İmar Hırsızları, Kupon Arazi Vurguncuları çok kötü yakalanmışlardı.
Her şey, inkâr edilemeyecek bir gerçeklikle ortada “Kabak” gibi duruyordu.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi vekil çocukları da, tüm bunların üstüne tüy dikmişlerdi. Yatak odalarında para kasaları-para sayma makineleri- milyonlarca Avro-Dolar dövizler-rüşvet belgeleri yakalanmış, POLİS kameraları tarafından belgelenmiş ve anında basına servis edilmişti. Hele o geri zekâlı Genel Müdür yok mu? Adam Genel Müdür olmuş, paraları saklayacak yer bulamamış, evindeki ayakkabı kutularına doldurmuş!

Herkes can derdine düşmüş, “Ya beni de yakalarlarsa korkusu danışmanları da sarmış”, ekip dağılacak hale gelmişti. İşte büyük felaket o zaman ortaya çıkardı. Çünkü bu açıklananlar, esas yolsuzlukların yanında çocuk oyuncağı idi!

Hırsızlar İmparatoru, yerinden yavaşça kalktı ve karşısında ellerini kavuşturmuş bir halde bekleyen danışmanlarına sert bir şekilde şunları söyledi;
“Derhal Keriz Feneri (2) Harekâtını başlatıyoruz. Önce gözaltına alınanlara derhal ulaşın ve ağızlarını sıkı tutmalarını emredin. Hele o Pers Fidanı zibidi ’yi iyice bir korkutun, dilsiz olsun. Suçüstü yakalanan vekilleri de tek-tek kapın bana getirin, onlara moral vereyim. Vekiller gelirlerken onları alkışlatın.
Akıncı Gençler, ‘Dik dur eğilme, ahali seninle’ diye bağırsınlar. Marş-marş haydi, Ya Allah Bismillah…”

Masasına oturan Hırsızlar İmparatoru, Keriz Feneri dosyasını inceleyip, not almaya başladı;
-Önce adamlarımın hepsi korumaya alınacak ve ötmeleri önlenecek.
-Kör gözüm parmağına deyişinde olduğu gibi bu kerizlere şimdilik inadına sahip çıkılacak ve insanları kandıracak yalanlar hazırlamaları için onlara zaman verilecek.
-Bu operasyonu yapan Savcı ve Polislere mutlaka birer kulp takılacak. Mesela “Paralel-Çete-Uyuşturucu Kullanıcısı” denilecek. Bu operasyonun esas amacının bir “Darbe” olduğu ısrarla söylenecek. Ulan böyle dandik darbe mi olur, diyenlere, devlet büyüklerine hakaretten soruşturma açılacak.
-Soruşturmayı yapan Savcılar, tutuklamayı yapan Yargıçlar ve bunların emirleriyle görev yapan Polislerin alayı birden sürülecek. Birer hafta ara ile tekrar ve tekrar başka yerlere sürülecekler. Sürüle-sürüle hepsi tepe sersemi olacak ve diğerleri de bana karşı çıkmak neymiş öğrenecekler.
-Adamımız olan ve bizim şahsımızı facebook ve twitter’ da öven ve “Uzun Adam Avarel” diye şahsımıza hayran Savcı- Yargıç ve Polisler göreve getirilince, gerekli itirazlar yapılacak ve kumbarada tutuklu hiçbir adamımız kalmayacak.
-Yargının bu olayı sürüncemede bırakması sağlanacak ve top Meclise atılacak. Komisyona en militan adamlar yerleştirilecek. Nasılsa 15 kişilik komisyonun, 9’u bizim adamımız. Komisyon bu işi önce 2 ay, daha sonra bir 2 ay oyalar.
Bu arada ben de Çankaya’ya atlarım. Ondan sonra sen sağ ben selamet.
-Olmaz ama eğer bir aksilik olursa, bu 4 vekil, Persli Fidan zibidisi, vekil çocukları ve bankacı Umum Müdür harcanacak ve bize bulaşması önlenecek. O gün konuşmaya kalkan olursa, “aramızdaki çürükleri temizledik” deyip bu kerizleri basının önüne atacağız…”

Hırsızlar İmparatoru rahatlamıştı. Kendine soğuk bir ayran söyledi, tam içerken sarayının yanındaki Caminin Müezzini yanık sesiyle akşam ezanını okumaya başladı!
Allah; İslam’ı kullanıp hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet olaylarına karışanlara
“Herkesi kandırabilirsiniz ama sonunda bana geleceksiniz
” der gibiydi!

Hırsızlar İmparatoru sırtının buz gibi olduğunu, korkudan kuyruk sokumunun sızladığını hissetti.
Bir müddet kendine gelemedi ve ağzından şu sözler döküldü; “Allah’ı kandırmak mümkün mü? Ama artık geri dönülmez bir yola girdim. Öbür dünyayı nasılsa kaybettik, o kesin. Bari bu dünyada günümüzü gün edelim. Birkaç Cami daha yaptırırsam belki öbür tarafta da yırtarım, inşallah! Yırtarım değil mi?”
O anda gaipten gelen davudi bir ses; “Nah yırtarsın” diye duyulunca, ter içinde uyandı, titremeye başladı…

Yazıyı bir fıkra ile bitirelim, belki ibret olur;
“Kadın gençliğinde randevu evinde çalışmış, yaşlanınca da kendi randevu evini kurup, çalıştırmış. Bu arada semt Kilisesine her ay yüklü bağış yapmış.
Bir gün kadın, Papaza sormuş;
‘Papaz Efendi, ömrüm boyunca hayat kadını olarak çalıştım, ev işlettim. Ama bu arada Kiliseye de bağışlar yaptım. Benim durumum nedir? Günahlarım affolunur mu?’
Papaz uzunca bir süre düşündükten sonra şunları söylemiş;
‘Madam, yaptığınız yardımlar, işlediğiniz günahları götürdü. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Bir tek yıllarca öpüldüğünüz sizin yanınıza kâr kaldı’…”

Duşakabinoğulları ve Ramazan Davulcularıyla doldurduğun Saray’da sürdüğün keyif de senin yanına kâr kalacak be usta.
Buyrun sizi Silivri’ye alalım, biraz da orada oturun…

Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu / 18 Ağustos 2022

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
BİR DARBE GİRİŞİMİ HİKAYESİ!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Sonsöz Gazetesi | İlkeli Gazeteciliğin Yerel Öncüsü ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin